28 Aralık 2009 Pazartesi
Pazar günü sendromu
Evlerinde "Bizimkiler" izleme rutini olan ailelerde "Pazar günü sendromu" olma olasılığı oldukça yüksek.
Babamın evde Türk filmi ve dizi yasağı sayesinde pazar günlerine yaklaşımım "oley hala tatil" olmuştur..
24 Aralık 2009 Perşembe
Kapıyı açıp eve bi girdim, ev sıcacık, ışıklar yanıyor, içeriden Rat Pack çalıyor..
Evde beni bekleyen biri olmasının sıcaklığını hissettim içimde ve bir an için özledim..
İşin aslı?
sabah evden çıkarken elektrikler kesilmişti ışıkların açıklaması o. İpod'a gelince.. o bi haftadır öylece duruyodu, canı çalmak çalışmak istemiş belli ki. Teknolojinin işine karışmıyorum artık..
14 Aralık 2009 Pazartesi
Ne tür müzik dinlersin?
Ama bu soru..
Bu soru sorulduğunda boğazım düğümleniyor, kelimeler birikiyor ve ben tıkanıyorum.
Neden allahım neden? Bu kadar basit bir soru. Bu kadar sıradan bir cevap için. Neden?
gece
Konsere gitmeyi ne kadar sevsem de ordaki tanımadığım insanlarla ortak noktam olması durumu içten içe hep rahatsız eder beni. Etrafıma pek bakmadan eğlenirim o yüzden de..
Ben yine bakmıyodum, ama gördüklerimiz bu nasıl bi yaşam bu nasıl bi zaman kıvamında, kim kiminle bi saniye ben anlamadım dedirten ilişkiler yumağıydı..
9 Aralık 2009 Çarşamba
Merak ediyorum..
Sorularım:
1)Buralarda temsilcilik açmalı mıyım?
2)Vergi vermeli miyim?
Teşekkürler
Rumuz mısır.
http://www.ntv.com.tr/id/25029693/
7 Aralık 2009 Pazartesi
Soda soda sonunda hastanelik oldular..
23 Kasım 2009 Pazartesi
Ucuz Bilet Heba Olmasın diye az daha Canından Olmak
Pazar günü evden tam çıkarken bi mesaj geldi. Pegasus'tan 20:40 daki uçağın 22:10'a ertelendiğini söylüyolar. Biz de GS-Manisa maçına biraz bakmış olduk böylece.
Esenboğa'ya gittiğimde uçak önce 23:00'e ertelendi. Sonra 23:30'da kalktı.
İstanbul'a geldiğimizde havada bayaa bi süre asılı kaldıktan sonra alçaldık, olmadı tekrar motoru kökledi pilot. Sonra da bir anons: "Pas geçtik, sıramızı aldık, bir kere daha denicez, olmadı Yeşilköy'e inicez."
Anonstan sonra mırıltılar arttı uçakta birçoğu da okunan dualardı sanırım.
Ben de ise kontrolüm dışında olan olayları doğru tayin edebilme özelliğim sebebiyle fazla bir rahatlık hasıl oldu. Omzumla çenem arasına sıkıştırdığım ceketimi biraz daha kabartıp, popomu bir de öbür tarafa devirip uykuma devam ettim.
Pilot 2. pastan sonra "sayın yolcular inişimizi Yeşilköy'e gerçekleştiricez" dediğinde yine farklı uğultular, heyecanlar yükseldi. Ben? "Hımm divert ediyoruz yani" demenin, bu terimi cümle içinde kullanmanın heyecanını yaşıyordum.
Neticede yaşadığım tatlı heyecanlar ve rahatsız edici sakinliklerle saat 02:45'ta evdeydim..
Ne mi yaptım?
Yıllar süren bekleyişin ardından sonunda bir dal veren orkidemi suladım :)
12 Kasım 2009 Perşembe
Haydi Tüm Heidi'ler Okula..
Reklam metni şöyle:
"Heidi yaz tatillerini büyükbabasının yanında geçirir. Yemyeşil kırlarda papatya toplamaya bayılır. Mis gibi kokan çiçekleri neşeyle büyükbabasına taşır. Heidi ve arkadaşı Peter keçilerle koşup oynarlar. Dağların tertemiz havası Heidi'nin iştahını açar. Dilara da gelince tamam, şindi evcilik zamanı.
Ne yazık ki, Türkiye'de ne Heidi'ler var, ne de onların pembe hikayeleri... Haydi okumayan kızımız kalmasın..."
Dinleyen herkesi eminim etkilemiştir bu reklam, belki gözleri de dolmuştur izleyenlerin. Ve ne güzel yapmışlar demişlerdir belki tıpkı benim gibi. Peki bunu takip eden saniyede "bi dakika Heidi'nin hayatı da toz pembe diildi ki.." demiş miydiniz?
Eminim Heidi'nin yaratıcısı Johanna Spyri'nin kemikleri biraz sızlamış ama reklam filminin niyetinden dolayı da fazla abartmamıştır..
Heidi'yi reklamlarında kullanan ama reklamı yapmadan önce en azından google'da bir arama bile yapmayan reklam şirketine birkaç lafım olacak:
Heidi kimsesizdir, teyzesi tarafından bakılmaktadır. Gün gelir teyzesi Heidi'yi aksi dedesinin yanına bırakır. Yani yazları dedesinin yanındavakit geçirmeye bayılır pek de denemez. Dedesi aksidir ama iyi yüreklidir, daha sonraları iyi anlaşırlar orası ayrı. Yokluk içinde yaşarlar, en yakın arkadaşı evet Peter'dır. Ve evet Peter ve Heidi keçilerle vakit geçirmekten hoşlanırlar. Aslında belki Heidi keçilerle, Peter da Heidi ile vakit geçirmekten daha çok hoşlanır, bu benim yorumum. Ama gerçek şu ki, Peter çobandır, kör olan annanesine bakmak için yapmak zorunda olduğu iştir bu. Heidi okula gidebilmek için kar ayaklıklarıyla kilometrelerce yol yürür her gün. Evleri kar altında kalır günlerce. Öyle ki, dışarı çıkamadıkları için aç kaldıkları olur. Daha sonraları teyzesi Heidi'yi alır çalıştığı yere götürür. Burada en yakın arkadaşı oraya gelme sebebi olan Clara'dır. Clara engellidir, hatırlayamıyorum şu an ama onun da annesi ölmüştür, babası da pek ortalıklarda yoktur. Evin bir kahyası vardır: Bayan Rottenmeier. Ki hayatım boyunca nemrut sert insanları tanımlamak için kullandığım deyim hala "Bayan Rottenmeier"dır. Yalnız Heidi'nin sara hastalığı vardır, annesinden geçen. Bu yüzden dağlara geri gönderirler Heidi'yi. Heidi ile Clara yazışmaya devam ederler. Tabi Clara dağlara Heidi'yi ziyarete geldiğinde tekerlekli sandalyenin müsaade ettiği yerlerde gezer, hoşça vakit geçirirler.
Anlıcağınız Heidi bizim tabirimizle hayatın sillesini çoktan yemiştir. Ama o en kötü durumda bile yüzünden gülümsemesini eksik etmemiş, herkese iyi niyetle ve sevgiyle yaklaşmıştır. Clara'nın yanına gönderildiği kısa zamanda şanslıdır ki okuma yazma öğrenmiştir. Heidi hayata isyan etmezve onu güzellikleriyle görür, ve belki de hayatını bu güzelliklerle de şekillendiri. Hikayeleri toz pembe diildir aslında ama o onları öyle görmek konusunda o kadar isteklidir ki, İlgili Reklam Ajansı çalışanlarının aklında da öyle kalmışlardır. Aslında Türkiye'de birçok Heidi vardır. Ve bu kampanya onları okutmayı amaçlamaktadır..
Reklam Ajansı çalışanlarına küçük bir not daha: Zengin bir sofrada olduğunu hayal eden kibritçi kız aslında sokakta, soğukta yatıyordur. Hayalin inandırıcılığı hikayeyi değiştirmiyor..
Bu arada kampanyaya yardım etmek isteyenler için:
http://www.bababeniokulagönder.org/
veya
http://www.bbog.org/
10 Kasım 2009 Salı
RTÜK'ten yeni açılımlar..
Son hazırladıkları düzenleme kabul edilirse uygulanacak kısıtlamalar şöyleymiş:
--TV programlarında kadehler buzlanacak.
Artık şarap kadehinde meyve suyu devri kapanıyor.
--İskambil, okey ve benzeri kumar oyunlarını özendirici programlar yayınlanamayacak.
Eurosport'taki poker ve bilardo turnuvalarına da her an sansür gelebilir.
Ocean's Eleven'ın devam filmlerini satın alan kanalların elinde patladı filmler..
--Fal veya batıl inançlar yoluyla istismar içeren programlar yayınlanamayacak.
5. boyut/gerçek kesit bayaa bi sansür yiceğe benzer..
--Irk, dil, din, cinsiyet, siyasi ve felsefi düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan programlara yasak.
Benim bildiğim bunlar zaten suç unsuru.
--Bireyleri aşağılayan programlara yasak.
Okan Bayülgen yüyoyu önceden almış heralde ki program formatını bu sene değiştirdi..
--Yüz kızartıcı suçlardan hüküm giyen kişiler haber bülteni ve güncel programlar sunamazlar.
Ali Kırca hüküm giymedi gerçi ama bayaa bi yüzü kızarmıştır heralde. Bu arada demode programlar için bir kısıt koymamışlar..
7 Kasım 2009 Cumartesi
sonunda ev..
e biraz da yalnızlık..
bakalım keyfim o kadar iyi ki bakarsınız yarın sabah koşuya bile giderim:)
4 Kasım 2009 Çarşamba
Ne gribi bu? bi karar verin..
2 Kasım 2009 Pazartesi
30 Ekim 2009 Cuma
29 ekim, Yüksel Arslan, Santralİstanbul
(yukarıda: yan gelip yatan, başkalarının hayatı onun oyun alanı olan bir kapitalist. aşağıda: lütfen forklift'e dikkat..)
29 Ekim 2009 Perşembe
22 Ekim 2009 Perşembe
Bi'yaşıma daha girdim..
peki ben niye bi yaşıma daha girdim?
yıllardır kulaklık ya da headphone olarak bildiğim aparatı taktığım kulaklık yerinden çıkarıp yandaki mikrophone yerine takarsam, mikrofon olurmuş!!! hayat..
19 Ekim 2009 Pazartesi
bir bilmecem var çocuklar..
para birimi türk lirası, hizmet veren firmalar türkiyedekiler, ama roaming ödüyorsun.
bilin bakalım neresi burası?
18 Ekim 2009 Pazar
Altın Portakal

9 Ekim 2009 Cuma
Nobel Popülerlik Ödülü
Gerekçe:
"Obama, uluslararası politikada yeni bir iklim yarattı. BM ve diğer uluslarası kurumların da rol alabileceği çok taraflı diplomasi, merkezi pozisyonunu tekrar kazandı."
Norveç Nobel Komitesi demiş ki:
"çok az insan Obama kadar dünyanın ilgisini çekebilmiştir"
"ABD Başkanı halkına daha iyi bir gelecek için umut vaat ettimiştir"
"Obama'nın uyguladığı diplomasi, "dünyayı yönetenler, bunu dünya halklarının çoğunluğu tarafından paylaşılan değerler temelinde yapmalıdır" görüşüyle şekillenmiştir"
Benim önerim:
Bundan böyle Norvaç Nobel Komitesi Google ile bir anlaşma yapsın. O yıl içinde arama motorunda en çok aranan insanı google açıklasın, Komite de ödülü versin.
Olur mu? Bence olur.
Selam olsun Yaser Arafat'a, İshak Rabin'e..
1 Ekim 2009 Perşembe
Hermaphrodite

Bu heykel Borghese koleksiyonundan..
Yani güzel değil diyemiycem tabiki de ama daha güzelini görmek istiyosanız:
Hermafrodit Borghese'nin koleksiyonundan Fransa'ya getirildikten sonra Borghese boşalan yere karısının kadife yatakta, üzerinde tül örtüyle bir heykelini yaptırıp koymuş. Roma'da Villa Borghese'de onu görmenizi öneririm..
Louvre

28 Eylül 2009 Pazartesi
Bülent Kaptan..
Umarım Bülent'imin bahtı burda kara olmaz..
Bu arada en son ablamlar feribotle istanbul'a dönerken Bursa taraflarından, feribotta Bülent Kaptan'a rastlıyorlar. Beşiktaşlı bir aile bizimkiler, buna rağmen seviyorlar Bülent'i. Tost sırasında başka bir adam Bülent'le merabalaşıyor, çocuğuna da "Bak oğlum, tanıdın mı Kaptanı diyor" çocuktan cevap: "aa bu geminin kaptanı siz misiniz?"
Ah tabi tahmin edersiniz ki Bülent o güzel kahkahasını patlatıvermiş..
Gossip Girl
http://www.ntvmsnbc.com/id/25004296/ adresinde "İlk yarayı Cimbom aldı: 1-1" başlıklı haberi okurken gözüm sayfanın sağındaki reklama takıldı.
Önce sarışın çocuğun (blair'ın eski manitası) resmi çıktı altta "AVCI" yazıyor.
Sonra sarışın kız (Serena'ydı yamulmuyorsam). Onun altında da "İKONCAN" yazıyor.
Derken Blair; "ÇAKMA" yazılı..
En sonunda da Serena'nınki çıktı (Nate??). Peki ne yazmışlar: "EZİK"
Ay çok güldüm. İkoncan tebessüm ettirdi, çakma da güldüm ama ezik out loud güldürdü :) Ayıptır, yazıktır be bu gencin de bi anası babası ailesi var..
Pek sıkı bir gossip girl takipçisi olmasam da izlediğim bi iki bölümden çıkarttıklarım:
Sarışın çocuk: Ezilen (ezik dicek kadar aşağılamıyorum dikkat ederseniz. Yalnızca eziliyor. Babasının anasının bazen de sevgilisinin yaptıklarının altında)
Sarışın: Çekici (ikonalığını görmedim ama)
Blair: Witch
Nate: Valla Serena karşı koyamıyordu, böyle ezilme dostlar başına..
11 Eylül 2009 Cuma
benetton metrocity tel
internette yazılı olan (22 ile biten) numarayı artık aramayın, adamın birinin eviymiş..
bu da benden bi jest olsun hindu/paki arkadaşa..
now there is at least one entry on internet that leads people to other than your phone number, you're wellcome..
10 Eylül 2009 Perşembe
What triggered minimalizm in the context of decoration?
Daha sonra "tamam eşyaları azalttık, oyma kakmayı kaldırdık, küçük objeleri azalttık, şindi de bunu daha göze hitap eder hale getirelim" demiş abiler..
..ve ne yalan söyliyim, iyi etmişler.
8 Eylül 2009 Salı
Google maps
Daha fazlası' nı tıklayınca..

3 Eylül 2009 Perşembe
RTÜK'ün Sevişme Açılımı
Şindi, "sevişin ama göstermeyin"..
20 Ağustos 2009 Perşembe
Bodrum
Körfez
Penguen
Şirin döner
Adamik
Midye dolma
Aktur
Sahilde uyku
Zeki Müren (artık zeki yerini cemil ipekçi ve nişanlısı bekir e bıraktı..)
İşin en komiği Hüseyin'in bu ritüelin çok büyük bir kısmını bodruma ayak bastığı gece 01:30 ile 07:30 arasında tamamlamış olması. Cemil de dahil buna :)
Gerçek bir Angaralı
Adres çubuğuna markafoni yazacağıma, margafoni yazdım..
Baktım baktım, bi terslik var diyorum ama ne?
G ve K harflerinin klavyede komşu harfler olmadığına dikkat çekerim.
Tek makul açıklama: içimdeki ankaralı.
27 Temmuz 2009 Pazartesi
Ayarsız Enerji Atatürk Havalimanı
Aklınız varsa Sabiha Gökçen'i kullanın derim çünkü Atatürk Havalimanı günlük kapasitesinin %30 u kadar overload çalışıyormuş.
16 Temmuz 2009 Perşembe
Hükmedemeyeceğin şeyi yaratma.
Ben parasını verdim satın aldım.
Paranla rezil olmak bu olsa gerek!
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Teknoloji Bana Karşı
Geçmişinden Utanan Cincotti

Müzikal anlamda daha bir Sinatra beklerken, biraz caz biraz rock alternatif buldum genci.
Konser çıkışı Peter akülü arabasıyla imza standının başına geçti. Gördüğüm o ki, hatırı sayılır bir genç kız hayran kitlesine sahip. Neyse genç kızlar kikirderken sıra bize geldi. Ve gecenin en merak edilen sorusunu Peter'ın ta kendisine yönelttim.
Sırma: Peter tamam kız seni sahnede Sinkotti diye tanıttı ama sen kendine ne diyorsun? Sinkotti mi, Çincotti mi?
Yavrum dedim Peter sana iki çift lafım var. Hayatta iki şeyden kaçınıcan: biri geçmişinden utanmıcan diğeri ise soğuk taşa oturmıcan..
14 Temmuz 2009 Salı
PUBLIC ENEMIES
13 Temmuz 2009 Pazartesi
Samantha..
Samantha Jones..
10 Temmuz 2009 Cuma
Tesla'nın anısına..
Tesla hakkında yazılmış gerçekler dışında sanırım bazı efsaneler de var..
Bir deprem makinesi yaptığı söylenir. Yerküreye suni sancı gibi stres yükleyip biriken tension'ı büyümede salıvermeyi amaçlayana bir deprem makinesi. Ben inanıyorum. Bugün bile hala kullanıldığına dair dedikodular da var. Neden olmasın??
Benim teorim ise, "The Prestige" deki mad scientist Tesla, ya da en azından ondan esinlenilmiş.
Ama kendi değerlerimizi de unutmayalım. Bknz Erge dönergeci
26 Haziran 2009 Cuma
King of POP
22 Haziran 2009 Pazartesi
"Çiçekleri Koparmayın" M.Kemal Atatürk
Her meslek grubu için üretilen alıntılara coğrafi yerler de dahil edilmiş son çıkan kararnameyle sanırım..
19 Haziran 2009 Cuma
Manhattan Artık Yokmuş

Arabamin bagajinda Manhattan kiyafetlerim dururdu (sigara yaniklarina, dökülen içkilere, yerdeki pislige ve dumana karsi dayanikli kotum ve spor ayakkabim)..
17 Haziran 2009 Çarşamba
Hatalıysam..
28 Mayıs 2009 Perşembe
WANTED_ Public House (PUB)
İstanbul'da Pub konseptini yaşayan ya da yaşatan bir yer var mıdır? Ankara'da daha hakim olan bu konsept ne yazıkki İstanbul'da pek tutmuyor sanırım, çünkü layıkıyle bir Pub'a henüz rastlayamadım.
15 Mayıs 2009 Cuma
14 Mayıs 2009 Perşembe
13 Mayıs 2009 Çarşamba
Bir DM Geldi Geçti Peh Peh Peh
Depeche Mode geliyor dediler, yeni kasedini bulduk, sözlerini indirdik.
Konser setlistini edindik, çıkmayacak yerlere boş yere çalışmak olmazdı.
Sonuç: Dave cırcır, konser de iptal oldu.
Elde avuçta ne kaldı:
Yeni kasetlerini pek de beğenmedim. Konser yerine evde kendi tribute showumuzu yaparsak onları çalmayacağım.
Jezebel adlı şarkıyı gözlerinizi kapatıp dinlemenizi öneriyorum. Bakalım kim canlanıcak kafanızda diyor ve sizi yandaki anketimize yönlendiriyorum..
6 Mayıs 2009 Çarşamba
Benzeşmeler II

29 Nisan 2009 Çarşamba
Obama'ya İnanıyor musunuz?
Tam net hatırlayamasam da sanırım ntvmsnbc'nin sayfasıydı. Sağ üst köşede bir anket vardı:
Obama'ya inanıyor musunuz?
(1) Obama'ya neden inanıyım?
(2) Benim haberim olmayan bir tarikatı mı var Obama'nın?
(3) İnansam kaç yazar?
Ben ne Obama'lar gördüm inanmıyorlardı, ne inananlar gördüm aslında Obama değillerdi..
Sevgiler, Saygılar..
14 Nisan 2009 Salı
Yadırgamak mı..? yok artık
Yalnızca ve yalnızca demeçler.
Semih, Arda'yla olan ortaokul servis kavgalarını aratmayacak performansından sonra kameralar karşısına çıktı:
- Ben GS'li arkadaşların tavırlarını yadır.. yakış.. yadırgayamadım.
Hiç içinde olmak istemeyeceği durumun birden tam ortasında bulunca insan kendini, sinirleri kısa devre yapar bazen düşünemez diye düşünmek istiyorum. Diğer alternatif ise yadıramanın anlamını bilmiyor olması, ki bunu sağlıklı zihinlerden uzak tutmak istiyoruz!
For the advanced readers:
Yadırgamakmı.. ?.. Yok artık..
7 Nisan 2009 Salı
Büyük Düşün Sen Barack'sın
Ne Marmaray, ne üçüncü köprü. Yok neymiş istanbula vizeyle girilicekmiş.. peh..
Bir sonraki yerel seçimlerde büyük düşünücem oyumu Obama'ya vericem!
O da bir zahmet Amerika'yı istanbul'dan yönetsin. -Bu durum Türkiye'nin herşeyini (devlet, sanayi, finans etc.) İstanbul'da konuşlandırmaya çalışanları biraz olsun tatmin eder heralde..-
Ben ayarlarım ona bi conf-call odası ve telefonu hiç sorun değil.
14 Mart 2009 Cumartesi
"Oylar Sizden Çaylar Benden"
Cihannüma muhtar adaylarından biri bi afiş bastırmış..
"Oylar Sizden Çaylar Benden"
elinde de bi çay tepsisi :))
bu afişi pazartesi gördüm, resmini çekip sizlerle paylaşıyım dedim, o günden beri çantamda fotoğraf makinesi, hergün deliler gibi duvarlara baka baka yürüyorum sokaklarda ama yok afişi bulamıyorum.
Sanırım ufak bi maliyet hesabı yaptı ve vaadinden caydı bizim aday..
13 Mart 2009 Cuma
Bazen Ben Bile Kendime Şaşıyorum ya da Şaşırıyorum.. bilemedim
Neden iki sene önceki rüyalarımı anlatıyorum? (aslında bu hikaye bir ömür anlatılcak komiklik katsayısına sahipti yaşayanlar bilir, neyse..) Sebep dünki rüyam. (Hayır olsun denmeden rüyasını anlatmayan Macit dedemi anarak, sanki hayır olsun dediğinizi duyar gibiyim)
Entourage'daki E'yi gördüm. E'nin cep telefonu çalmaya başlıyor. Melodi, öne arkaya gidip gelen kolların çaldığı trombonlardan geliyor (bir de pörtlemiş dudaklar). Evet bir marş çalıyor. Peki bu marş eşliğinde arayan kim??
Tabi ki MARGE
Evet Homer'ın karısı Marge.. Bazen ben bile kendimi garipsiyorum..
10 Mart 2009 Salı
Çok mutluyum artık saçları balyajlı hispanik estetikçiyi ben de izleyebilicem(!!!)
Gel gör ki, dün akşam hayırlara vesile oldu.
Benim üyeliğim dizi ve film kanallarını (ve dizi-film kanallarını) kapsamadığı için 22'den önceki kanallara hiç tenezzül etmiyordum. (Geçen gün MGM'de Barefoot Contessa bir istisna) Ama 22 komutunu vermek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Önce 222 oldu, ikinci denememde ise 2'yi başarabildim.
Ab buuuuu, bi de ne göriyim, ComedyMax açık. Gözlerime inanamadım ve sırayla diğerlerine de baktım. Evet gerçekti. Fazla sorgulamak istemediğim bir şekilde dualarım kabul olmuştu. Aslında ilk aklıma gelen Digiturk'ün doğumgünümü bir hafta öncesinden kutlamaya başladığıydı sonra hatırladım. Üyelik annemin adına..
Dediğim gibi sorgulamak istemiyorum.
Mutluluk sarhoşlugu içinde filmler arasından La Vie En Rose'u seçtim, yazık ki uyuyakalmışım. Amaaan nasıl olsa üyeliğim var, başka bi zaman kaldığım yerden devam bile edebilirim.
Sarhoşluktan sızıp kaldıktan sonra gece 3:30 da kapının arkasından saplanmış bir kasap bıçağı yavaş yavaş aşağı doğru inerken uyandım. Paran mı var, derdin var be..
6 Mart 2009 Cuma
Che Sara Sara
Bob Marley-James Franco


4 Mart 2009 Çarşamba
Çinliler için Çamaşır Makinesi Kampanyası
Misafirlerini krallar gibi ağırlayan biz türkler için kocaman buzdolabı, güneşe hasret iskandinavlar için kurutma makinesi diyor, herşey güzel ne hoş. Ama en başta bilmem kaç milyar nüfuslu çinliler için 9 kiloluk çamaşır makinesi yaptık diyor.
Nasıl yani?
Bu çinliler komün hayatı yaşayıp topluca mı yıkıyolar kirlilerini? E eğer öyleyse de o kadar adam için 9 kiloluk makine biraz az değil mi?
Bence daha kalabalık ailelerimiz için 9 kiloluk çamaşır makinesi yaptık deseymiş. Daha inandırıcı..
Şam Fıstığı
Bugün gönül rahatlığıyla söyliyebilirim; serçe parmağım tam kıvamında açılmış bir şam fıstığına benziyor.
3 Mart 2009 Salı
_Dikelebilen Erectus_
2 Mart 2009 Pazartesi
La vache qui rit
Fotomaç. Bir zamanlar Star
17 Şubat 2009 Salı
Biri Bana Gelsin O da Sensin
İçim sızladı. Bilmiyorum televizyonla aram eskisi kadar iyi değil, hele futbol programlarını hiç izlemiyorum. Malumunuz bizim durum pek iç açıcı değil.
Neyse uzun lafın kısası uzun zamandır görmüyomuşum Turgay Şeren'i.. Ben en son bıraktığımda Ali Sami'ye küfrediyodu. (bu arada cok buyuk ıkıleme düştüm: ellerim ali sami yadı ama aklımdan ziya şengül geçiyodu! neydi bu işin aslı hatırlayan bir el atsın. olayda geçen hangisinin ebesiydi?)
Bayaa bi yaşlanmış, arkadaşının kolundan destek alarak yürüyor, ama onu bile küçük küçük tonton yaşlı adımlarıyla başarıyordu.
Biri bana gelsin o da sensin: Daha kıro bir şarkı sözü olmadığı kanısındayım..
11 Şubat 2009 Çarşamba
Tek bi market alış-verişi diyip geçmeyin..
Önce kasada parayı verirken duvara iliştirilmiş notu gördüm:
"KORNAT TAKSİ
260 55 40"
Böylece sadece ihtiyacım olduğunda evdeyken aklıma gelen sorunun cevabı, Conrad taksi'nin tel. numarasını öğrenmiş oldum.
Sonra parayı ödedim, kapıda dergilerin yanında çantamı toparlamaya çalışırken dikkatimi çekti:
Seben Koçibey diye biri varmış.. Bir dergiye demeç vermiş:
"Türkiye'de insanlar başkalarının hayatını çok merak ediyor"
Tamam, dünyanın geri kalanını bilemem ama Türkiye için yerinde bi saptama denebilir.
Ama ablam bu demeci DEDİKODU DERGİSİne vermiş be!?!
10 Şubat 2009 Salı
Sanat için sanat yapan Zuzaylılar..

9 Şubat 2009 Pazartesi
Dişi mi Erkek mi?
Program timsahlarla ilgiliydi.. Tam timsahın yumurtlamasından bahsederken,
"ısınan yumurtalar dişi, soğuk kalanlar erkek timsahlara dönüşücek" diyiverdi adam!
Beşiktaş çarşı'dakilerin bilimselliğini ne derece sorgulamalıyım emin diilim artık..
6 Şubat 2009 Cuma
İlginç bi sabahtı
"İki kere olursa erkek! Sağa itersen kız, sola itersen erkek."
Neden bahsediyorlardı acaba?
2 Şubat 2009 Pazartesi
Sami Yen
31 Ocak 2009 Cumartesi
Konuş be Viggo

23 Ocak 2009 Cuma
Homer Simpson Ruhu

Aksam hala asili olursa fotografini çekmeyi denicem..
21 Ocak 2009 Çarşamba
Başlıyorum
Ileride neyin mutlu edicegini düsünerek yasamaya çalistigim evreyi kapatma karari almistim. Iste uygulamak için bir firsat. Ileriyi düsünerek isleri ertelemek de yok. Ikisini ayni anda yapabirim. Ertelemek ya da birini seçmeyi baklemek sadece sorunu büyütüyor.
Baslamak bitirmenin yarisiymis... Ankara'ya gidicem. Tez Izleme Komitesi olusturup, tez çalismasina basliyorum artik.
HEROES

Nasil olabilir bu? Anca Sylar daha güçlü, Haitian'i alt ettidiyebiliriz. Ama Artur yapamadi. Teorik olarak bu dogru degil. Çünkü yalan dedektörünü saymazsak Peter Sylar'dan daha fazla güce sahip. Yalan dedektörü de Haitian'a meydan okumada Sylar'a biseyler katmamistir diye düşünüyorum.
13 Ocak 2009 Salı
Zaman

7 Ocak 2009 Çarşamba
Savaş vs..
Filistin- Israil_ Amerika konusuna gelirsek, Obama'nin ne birsey yapacagi ne de birsey degistirecegi var. Amerika'nin Israil'e karsi tutumu her zaman aynidir. Israil=Ortadogu'daki Amerika. Obama herhangi birsey yapmicak olsa da, Obama'nin gelisiyle islerin degisecegini de düsünüyorum. Neden? Amerika ve Israil masaya oturmus, Obama resmen devletin basina geçene kadar, topal ördegimiz Bush döneminde Israil'in ne yapicaksa yapsin diye anlasmislardir. Hepimiz görücez ki, Clinton dönemi kadar olmasa da Obama dönemi de Amerikan tarihinin pürüzsüz dönemlerinden biri olucaktir, öyle tasarlanmistir. (Peki bu dönem nasil biticek? Bence yine yeni bir sorunlu dönem takip edicektir bunu Obama'nin basina biseyler gelmesiyle baslayan bir sorunlu dönem olabilir. Neyse daha bunlara cok var..)
Bizim basbakanimizin adeta bir militanmis gibi yaptigi açiklamalara gelirsek, meger bütün bu asabiyetin sebebi Ramallah sinirinda konvoyunun yarim saat bekletilmesiymis. Zaman herseyin ilaci bir kere daha gördük, gün geçtikçe siniri yatisiyor bizimkinin artik devlet yönetiyoruz bakkal isletmiyoruz demeye falan baslamis. Hoş bir temenni..
6 Ocak 2009 Salı
Çeviri demişken, İsrail-Filistin
Son günlerde yine yeni yeniden patlak veren İsrail-Filistin savaşı ile ilgili olarak, haber bültenlerinin hepsi sanki ağız birliği etmişcesine, Hamas'tan bahsederken tek bir ifade kullanıyorlar.
"Terör Örgütü Hamas"
Burada neredeyse ezelden beri süregelmiş İsrail-Filistin anlaşmazlığını masaya yatıracak değilim. Buna bir kitap yazsan bile yeterli olucağını sanmam. Ancak ortada değinmek istediğim bir gerçek var. Hamas Filistin Kurtuluş Örgütüne muhalif olarak faaliyet gösteren bir terör örgütü olmuç olabilir. Ancak, şu an Filistin hükümetinin başında Hamas vardır. Bu olanlar İsrail devleti ile topraklarındaki terör örgütü arasındaki çatışmalardan ibaret değildir. Bu iki devlet arasındaki bir savaştır. Yöntemleri farklı olan iki devlet arasındaki bir savaştır.
Durumu bu şekilde ifade etmeyip Hamas'ı sadece terör örgütü olarak adlandırmanın iki nedeni olabilir; ilki Filistin Devletinin meşruluğunu sorgulamadan kafalardan silmeyi amaçlıyor olabilirler. İkincisi ise Dünya basını çeviri çılgınlığına düşmüş olabilir ve Amerikan basınından birebir çeviri yapmaktadırlar, ki zaten İsrail ezelden beridir Ortadoğudaki Amerika olmuştur. Hangisi iyi bilemiyorum ama benim kanımca burada kimin haklı olduğundan bağımsız olarak gizli bir ajanda ya da yapılan bir yanlış var.
Kimin haklı olduğuna gelince cevap olarak başka bir çeviriden yararlanıcam: Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan?
Atla Deve vs Rocket Science
Son olarak rastladığım çeviri, yol kenarlarındaki ışıklı reklam panolarında Eti'nin yeni bi ürünü vardı sanırım. Adı cismi aklımda değil ama yazan şey şu: Aya Roket Göndermiyoruz. Benzeri bir anlatım için "Roket Bilimi Değil ya" ile de karşılaşmış olabilirsiniz.
Tamamen çeviri kültürünün ürünü olan bu deyişin aslı "it's not rocket science" olarak kullanılır ki gördüğünüz gibi birebir çeviridir. Peki bu deyişin türkçe meali nedir?
"Atla Deve Değil ya"
Roket bilimi bundan yıllar once amerikalı arkadaşlarımızın hayatına girmiş ama onun komplike bişeyler olduğunu sezmişler. Bizde ise birer varlık timsali olan at ile deveyi almanın komplike olduğu düşünülmüş. İşin acı yanı o zamandan bu zamana kadar bunu güncelliycek bir değerimiz olmamış hayatlarımızda..
2 Ocak 2009 Cuma
Yeni Yıl ve Blogum
Yeni yılda blogumda daha fazla sosyal içerikli başlıklara yer vermek, blogumun bu konuların rahatlıkla tartışılabildiği bir ortam olmasını diliyorum.
Diliyorum ki yeni yılda takipçilerim blogumu sadece sağ alt köşesinde yer alan, takip edilen blogların güncellenme sıralaması için değil, yazılarım sebebiyle de beni tercih etsinler.
Blogumla ilgili yıllık performance plan'imin metric goals kısmına gelmek gerekirse, önümüzdeki 1 yıl içerisinde blogumu takip edenlerin sayısının günde 200 kişi olmasını hedefliyorum. Ufak bir 4 işlem ile ayda 6000 kişi dersek belki bi ufak reklam alma konusunda umut vaat eden sayfalar arasında yer alabilirim. (gördüğünüz gibi son derece mertric öğeler içeriyor, 200, 6000,4, 1 ay ve 1 gün)
Evimin koridoruna grafiti yaptırmak istiyorum, bunun için buradan açık ilan veriyorum. Grafiti sanatçısı tanıdığınız var mı? Bu insanlar nasıl bulunur? Olay tamamen onlara mı bırakılır yoksa bi konsept belirlemesi yapabilir miyiz?
Ayrıca dış bükey bir ayna istiyorum biraz büyükcene.
Transition period
- Yeni yıla sarkan sodexo ticket'ları zaiyat yaşanmadan tüketildi.
- Büyük ikramiye olmasa da 'bi bok çıkmaz' diyenlerin suratında bir şamar gibi patlayan 100 YTL'lik ikramiyeyi kazandım. (Gerçi bilet yarım olduğu için 50 oldu ama etki aynı etki)
- İ. Melih Gökçek resmen AKP Ankara B.B. Başkan adayı. Konuyla ilgili en beğendiğim başlık: Aynı bendende can gibiyiz.
- İTO ticaret lisesinin İSO binasının altında dükkan açmasıyla aralarındaki rekabet iyice kızıştı.
- Tabi aramızdan ayrılanlar da oldu: Miriam Makeba, Afrika'nın sesi, Mandela'nın dava arkadaşı; 'No Woman No Cry' şarkısının söz yazarı, sadece nakaratı dinleyen milyonları büyük bir ikilemin ortasına sürüklmiş Vincent Ford ise Bob Marley'in.
Hadise demişken; TRT yeni yıl kutlamalarında Hadise'yi çıkarttı, yeni eurovision şarkısıyla. Şarkı hakkında pek bi yorumum yok ama kıyafet tam bir fiyasko. Beyaz bir spor sütyeni altına yırtık kot. Bu ne ya? 90'lı yılların başlarında spor salonlarının soyunma odalarında çokça görebileceğiniz bir görüntü olmaktan öteye gidemeyecek birşeydi taki TRT'nin muhteşem vizyonu anılarda yer etmemesi çok normal olan bu görüntüyü tarihin tozlu raflarından çıkarıncaya dek.