19 Nisan 2012 Perşembe

Post Apocalyptic Bir Ortam..

Dünki kum fırtınası sonrası post apokaliptik bir ortam vardı Ankara'da..
Her türlü poşet, çöp, ağaç dallarına, çalılara, demir çitlere cama yapışmış sinekler gibi yapışmışlardı..
Trafik ışıkları kopmuş, yerlerde..
Yüzey alanı fazla olan reklam  panolarının devrilmiş olmasını anlamak yine kolay olsa da küçücük trafik levhalarının yerle yeknesak olması garipti..
18 km lik yolda en az 10 tane devrilmiş sokak lambası..
Saatte 90 km hızla esen rüzgara karşı yokuş çıkmakta zorlanan arabam..
Ama rüzgar arkadan esince de baya komik oldu..
En iyisi de yürürken rüzgar bi anda esince ayaklarımın birbirine çarpıp az daha düşecek olmamdı :)
Gökyüzünün sapsarı halini görüp hayra alamet olmayacağını anlayanlardan önlem alanlar da vardı:
GSM operatörleri, baz istasyonlarını direklere kelepçelediler, üstlerine bişey gelmesi veya asılı olduğu direğin devrilmesi ihtimaline karşı süngerlerle çevrelediler..
Panora devasa levhasının etrafını kapattı, halatlarla farklı noktalardan yere bağladı..

Görüntü gerçekten sürrealdi..
Mission Impossible da Ethan'ın kullandığı, göz kırpınca fotoğraf çeken lenslerden olsaydı da şunları belgeleyebilseydim dedirten cinsten şeylerdi..
Etrafta insan kalmamıştı, sokaklar boş, dolmuşlarda sadece sürücüler vardı..
Böyle bir anı 2008 yazında ramazanda yaşamıştım bir de: yollar bomboş, bir insan yok, maslak girişindeki TEM ayrımında bir arabayla bir dolmuş kaza yapmış, öylece bırakıp gitmişler yolun ortasında. Sanki felaket veya savaş öncesi boşaltılan şehirler gibiydi..

Neyse, dün fotoğrafını çekemediğim ama gözümün önünden gitmeyen görüntü ise bomboş caddede, boş otobüs durağındaki bankın yanında belli ki topuklarına basarak çıkarılmış, nizami bir şekilde duran bir çift kahverengi, küt burunlu, erkek ayakkabısı oldu..
O ayakkabının hikayesini hep merak edicem sanırım..

Hiç yorum yok: