14 Mart 2012 Çarşamba

Ve bu, kopan bir bağlantısıdır doğanın..

Bir yerlere bir şeyler not etmeyi, bir dergiden yazı veya resim kesmeyi hep sevmişimdir..
Bir zaman sonra _bazen seneler sonra_ karşına çıktığında garip bi mutluluk yaşatır sana..
Tanıdık ama biraz biraz unutulmaya yüztutmuş ama hayatından hiç çıkmasını istemiceğin birine rastlamış gibi..
Aşağıdaki yazı işte öyle bişey..
Bu yazıyı hep çok sevmişimdir..
Neden?
Tam bilemiyorum..
Beni anlatmıyor, ama herkesin yaşadığı şeyleri biraz anlatıyor..
Sanki bir rüya anlatır gibi..
Ana fikri kaybolabiliyor, somut şeylerle soyut bir kavramı anlatır gibi.. atlamalar yapıyor.. mekan yok..
Mutlu bir yazı diil, mutsuz bir yazı diil, arada hüzünleniyor ama genel bir modu bence hiç yok, herşey havada..
Seneler içinde defalarca elime geçti bu yazı.. Her okuduğumda bir rahatlık hissi verdi bana..
Ama bu yazıda seni en çok ne çekiyor derseniz, müsrifçe kullanılmış noktalama işaretleri _en çok da noktalı virgül_ sırf bu müsrifliği yaşıyım diye bu yazıyı okuduğum dergiden koparmamıştım. Kendim başka bir kağıda temize çekmiştim, ki bütün o noktalı virgülleri kendi ellerimle yazıyım diye..
Ve o zamanlar rakı içmezdim de..
Buyrun belki siz de bilmediğiniz bir sebepten seversiniz bu yazıyı..

"Bir rakı daha içer misin diye soracağım ama, kendim bir yudum daha içecek halde değilim. Son güneş batalı birkaç saat geçmiş olmalı. Yarın bir tane daha batacak; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.


Bir güneş daha ister misin diye soracağım ama, bir soru daha soracak halde değilim.


Son kadehi devireli bir asır geçmiş gibi. Yarın bir kadeh daha devrilecek; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.
Öyleyse söyler misiniz garson bey, biz hangi güneşin etrafinda dönüyoruz?


Bir miktar uzağa gittik seninle; şindi buradayiz. Şurasi deniz olmalı, ötesi ay belki;
Gel uyumayalim bu kez ne dersin? Nerdesin? Buldum ellerin ellerimde.
Güneş de buralarda bir yerlerde olmalı. Sen misin? Bir rakı daha ister misin?
Dur, hemen hayır deme; içmesen de olur..
Garson bey, bir miktar rakı lütfen; asırlardır bekliyoruz!


Güneş de değişmiş ay da.. Deniz desen, o başka haller içinde. Bir, rakı bildiğimiz gibi, o da çeşitli sakatlıklar peşinde. Sen.. Sen öylesin işte; hepsinin üzerinde nazarlık gibi duruyorsun. Sanki sen, tüm sevdiğim şeyleri, büyük bir özenle koruyorsun.
Bir bakıyorsun gözlerime; rakı kadersiz kalıyor, güneş fos çıkıyor, deniz eski günlerini arıyor.
Yalnızlığın en ücra köşesinden tanıdıkları adam değilim sanki.
Garson bey sizi de boyle seven var mi?


Şindi senin resimini yapsam. Gözlerine, sözlerine kuşlar kondursam. Herhangi bir renkte sayısız neticeler bulsam. Bir duruşuna onca haller gizlesem. Sen gülsen..
Siz mutluluğun resmini yapabilir misiniz garson bey? Hayır mı; o zaman bir rakı daha getirin lütfen. Ben bir asır daha bekleyebilirim..


Geceleri bir tek yalnızlığı üşür insanın. Bir tek yalnızlığın üstünü örtemez anneler. Olanlar, bitenlerle mutluluk oyunu oynarken, yollar bildik adımlarını izlerken tanıdık ayakların, rüyalar tabirler biriktirirken sabahı mutlu kılmak maksadıyla; siz yine de üşüyorsanız geceleri; bu yalnızlığınız nedeniyledir.


Sen öyle bir sarıldınki yalnızlığıma; hani sanki yalnızlığımı benden çok severmiş gibi..
Seviyor muydun? Biliyor muydun? Yoksa sen de yalnız mıydın önceleri..


Uzakta bir ada var. Bu da kopan bir bağlantısıdır doğanın. Her tavlada bir acemi şansı gizleniyor olsa gerek, o da galibiyetidir usta olanın. Varsın üşüsün yalnızlığın garson bey, elin korkak alışmasın; koy bir kadeh daha. Ada biraz daha yakına gelsin, bir kapı daha alalım şu oyunda.


Aslen, bir tek yalnızlığını çizemez insan. Bir gün birisi çıkıp da karşısına, örtünce o yalnızlığın üstünü, üşümez olur birden; başka türlü hikayeler anlatmaya başlar sevdiği garsonuna bu meyhanenin. İşte o zaman sevdiği adalara gidesi olur, tavlalarda kapılar alası..
Güneşler doğar, denizler küser. Rakılarsa sezer bu aşkı..
Ve birisi çıkar sorar; neden bu kadar mutlusun? Bu, cevaplanamayacak bir sorudur.


Çünkü uzakta küçük bir ada vardır. Ve bu, kopan bir bağlantısıdır doğanın, bu bir acemi şansıdır."

Hiç yorum yok: