28 Mart 2012 Çarşamba
22 Mart 2012 Perşembe
19 Mart 2012 Pazartesi
Rak'enRoll
Radyoda duyduğum kaza haberleri bugün işe yaradı, Konya yolu yerine arkadan İncek yolunu kullandım.
Senelerdir geçmemiştim bu yoldan..
Beytepe köy yolu halaaa offroad..
Modern sabahları açtım..
önce franz ferdinand
sonra red hot chili peppers
ve santana-matchbox20 nin solisti çocuk (adını hiç öğrenmedim, olmayınca olmuyo..)
bir potpori sonrası takada tukada dama dam dam 20 dakikalık MR
valla tam rock'n roll bi sabah oldu..
Senelerdir geçmemiştim bu yoldan..
Beytepe köy yolu halaaa offroad..
Modern sabahları açtım..
önce franz ferdinand
sonra red hot chili peppers
ve santana-matchbox20 nin solisti çocuk (adını hiç öğrenmedim, olmayınca olmuyo..)
bir potpori sonrası takada tukada dama dam dam 20 dakikalık MR
valla tam rock'n roll bi sabah oldu..
17 Mart 2012 Cumartesi
30
30 seneyi geride bıraktım..
ve evet bi kısmını hatırlamıyorum..
bi kısmını hatırlamak istemiyorum..
ama sonrası, sonrası çok güzel geçti..
gelenler, gidenler oldu..
güldüklerim, ağladıklarım, gülerken ağladıklarım..
bunca geçen zamanda hayatımda olan ve hayatımda kalan insanları düşündüğümde
beni mutlu ediyolar..
beni güldürüyolar..
dönüp arkama baktığımda,
elimi uzattığımda,
sırtımı yaslamak istediğimde,
gülmek istediğimde,
ağlamak istediğimde,
hep orda olduklarını bilmek..
30 senede sahip olduğum ve olmak isticeğim en değerli şey..
ve evet bi kısmını hatırlamıyorum..
bi kısmını hatırlamak istemiyorum..
ama sonrası, sonrası çok güzel geçti..
gelenler, gidenler oldu..
güldüklerim, ağladıklarım, gülerken ağladıklarım..
bunca geçen zamanda hayatımda olan ve hayatımda kalan insanları düşündüğümde
beni mutlu ediyolar..
beni güldürüyolar..
dönüp arkama baktığımda,
elimi uzattığımda,
sırtımı yaslamak istediğimde,
gülmek istediğimde,
ağlamak istediğimde,
hep orda olduklarını bilmek..
30 senede sahip olduğum ve olmak isticeğim en değerli şey..
15 Mart 2012 Perşembe
ben bişey keşfettim..
fizy_ yıl: 2009_ yer: kafe pi, istiklal..
evet belki ilk diildim..
gençtik o zamanlar..
"young and reckless"
:) sevdim bunu..
evet belki ilk diildim..
gençtik o zamanlar..
"young and reckless"
:) sevdim bunu..
14 Mart 2012 Çarşamba
Ve bu, kopan bir bağlantısıdır doğanın..
Bir yerlere bir şeyler not etmeyi, bir dergiden yazı veya resim kesmeyi hep sevmişimdir..
Bir zaman sonra _bazen seneler sonra_ karşına çıktığında garip bi mutluluk yaşatır sana..
Tanıdık ama biraz biraz unutulmaya yüztutmuş ama hayatından hiç çıkmasını istemiceğin birine rastlamış gibi..
Aşağıdaki yazı işte öyle bişey..
Bu yazıyı hep çok sevmişimdir..
Neden?
Tam bilemiyorum..
Beni anlatmıyor, ama herkesin yaşadığı şeyleri biraz anlatıyor..
Sanki bir rüya anlatır gibi..
Ana fikri kaybolabiliyor, somut şeylerle soyut bir kavramı anlatır gibi.. atlamalar yapıyor.. mekan yok..
Mutlu bir yazı diil, mutsuz bir yazı diil, arada hüzünleniyor ama genel bir modu bence hiç yok, herşey havada..
Seneler içinde defalarca elime geçti bu yazı.. Her okuduğumda bir rahatlık hissi verdi bana..
Ama bu yazıda seni en çok ne çekiyor derseniz, müsrifçe kullanılmış noktalama işaretleri _en çok da noktalı virgül_ sırf bu müsrifliği yaşıyım diye bu yazıyı okuduğum dergiden koparmamıştım. Kendim başka bir kağıda temize çekmiştim, ki bütün o noktalı virgülleri kendi ellerimle yazıyım diye..
Ve o zamanlar rakı içmezdim de..
Buyrun belki siz de bilmediğiniz bir sebepten seversiniz bu yazıyı..
"Bir rakı daha içer misin diye soracağım ama, kendim bir yudum daha içecek halde değilim. Son güneş batalı birkaç saat geçmiş olmalı. Yarın bir tane daha batacak; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.
Bir güneş daha ister misin diye soracağım ama, bir soru daha soracak halde değilim.
Son kadehi devireli bir asır geçmiş gibi. Yarın bir kadeh daha devrilecek; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.
Öyleyse söyler misiniz garson bey, biz hangi güneşin etrafinda dönüyoruz?
Bir miktar uzağa gittik seninle; şindi buradayiz. Şurasi deniz olmalı, ötesi ay belki;
Gel uyumayalim bu kez ne dersin? Nerdesin? Buldum ellerin ellerimde.
Güneş de buralarda bir yerlerde olmalı. Sen misin? Bir rakı daha ister misin?
Dur, hemen hayır deme; içmesen de olur..
Garson bey, bir miktar rakı lütfen; asırlardır bekliyoruz!
Güneş de değişmiş ay da.. Deniz desen, o başka haller içinde. Bir, rakı bildiğimiz gibi, o da çeşitli sakatlıklar peşinde. Sen.. Sen öylesin işte; hepsinin üzerinde nazarlık gibi duruyorsun. Sanki sen, tüm sevdiğim şeyleri, büyük bir özenle koruyorsun.
Bir bakıyorsun gözlerime; rakı kadersiz kalıyor, güneş fos çıkıyor, deniz eski günlerini arıyor.
Yalnızlığın en ücra köşesinden tanıdıkları adam değilim sanki.
Garson bey sizi de boyle seven var mi?
Şindi senin resimini yapsam. Gözlerine, sözlerine kuşlar kondursam. Herhangi bir renkte sayısız neticeler bulsam. Bir duruşuna onca haller gizlesem. Sen gülsen..
Siz mutluluğun resmini yapabilir misiniz garson bey? Hayır mı; o zaman bir rakı daha getirin lütfen. Ben bir asır daha bekleyebilirim..
Geceleri bir tek yalnızlığı üşür insanın. Bir tek yalnızlığın üstünü örtemez anneler. Olanlar, bitenlerle mutluluk oyunu oynarken, yollar bildik adımlarını izlerken tanıdık ayakların, rüyalar tabirler biriktirirken sabahı mutlu kılmak maksadıyla; siz yine de üşüyorsanız geceleri; bu yalnızlığınız nedeniyledir.
Sen öyle bir sarıldınki yalnızlığıma; hani sanki yalnızlığımı benden çok severmiş gibi..
Seviyor muydun? Biliyor muydun? Yoksa sen de yalnız mıydın önceleri..
Uzakta bir ada var. Bu da kopan bir bağlantısıdır doğanın. Her tavlada bir acemi şansı gizleniyor olsa gerek, o da galibiyetidir usta olanın. Varsın üşüsün yalnızlığın garson bey, elin korkak alışmasın; koy bir kadeh daha. Ada biraz daha yakına gelsin, bir kapı daha alalım şu oyunda.
Aslen, bir tek yalnızlığını çizemez insan. Bir gün birisi çıkıp da karşısına, örtünce o yalnızlığın üstünü, üşümez olur birden; başka türlü hikayeler anlatmaya başlar sevdiği garsonuna bu meyhanenin. İşte o zaman sevdiği adalara gidesi olur, tavlalarda kapılar alası..
Güneşler doğar, denizler küser. Rakılarsa sezer bu aşkı..
Ve birisi çıkar sorar; neden bu kadar mutlusun? Bu, cevaplanamayacak bir sorudur.
Çünkü uzakta küçük bir ada vardır. Ve bu, kopan bir bağlantısıdır doğanın, bu bir acemi şansıdır."
Bir zaman sonra _bazen seneler sonra_ karşına çıktığında garip bi mutluluk yaşatır sana..
Tanıdık ama biraz biraz unutulmaya yüztutmuş ama hayatından hiç çıkmasını istemiceğin birine rastlamış gibi..
Aşağıdaki yazı işte öyle bişey..
Bu yazıyı hep çok sevmişimdir..
Neden?
Tam bilemiyorum..
Beni anlatmıyor, ama herkesin yaşadığı şeyleri biraz anlatıyor..
Sanki bir rüya anlatır gibi..
Ana fikri kaybolabiliyor, somut şeylerle soyut bir kavramı anlatır gibi.. atlamalar yapıyor.. mekan yok..
Mutlu bir yazı diil, mutsuz bir yazı diil, arada hüzünleniyor ama genel bir modu bence hiç yok, herşey havada..
Seneler içinde defalarca elime geçti bu yazı.. Her okuduğumda bir rahatlık hissi verdi bana..
Ama bu yazıda seni en çok ne çekiyor derseniz, müsrifçe kullanılmış noktalama işaretleri _en çok da noktalı virgül_ sırf bu müsrifliği yaşıyım diye bu yazıyı okuduğum dergiden koparmamıştım. Kendim başka bir kağıda temize çekmiştim, ki bütün o noktalı virgülleri kendi ellerimle yazıyım diye..
Ve o zamanlar rakı içmezdim de..
Buyrun belki siz de bilmediğiniz bir sebepten seversiniz bu yazıyı..
"Bir rakı daha içer misin diye soracağım ama, kendim bir yudum daha içecek halde değilim. Son güneş batalı birkaç saat geçmiş olmalı. Yarın bir tane daha batacak; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.
Bir güneş daha ister misin diye soracağım ama, bir soru daha soracak halde değilim.
Son kadehi devireli bir asır geçmiş gibi. Yarın bir kadeh daha devrilecek; sonraki gün bir tane daha; biliyoruz.
Öyleyse söyler misiniz garson bey, biz hangi güneşin etrafinda dönüyoruz?
Bir miktar uzağa gittik seninle; şindi buradayiz. Şurasi deniz olmalı, ötesi ay belki;
Gel uyumayalim bu kez ne dersin? Nerdesin? Buldum ellerin ellerimde.
Güneş de buralarda bir yerlerde olmalı. Sen misin? Bir rakı daha ister misin?
Dur, hemen hayır deme; içmesen de olur..
Garson bey, bir miktar rakı lütfen; asırlardır bekliyoruz!
Güneş de değişmiş ay da.. Deniz desen, o başka haller içinde. Bir, rakı bildiğimiz gibi, o da çeşitli sakatlıklar peşinde. Sen.. Sen öylesin işte; hepsinin üzerinde nazarlık gibi duruyorsun. Sanki sen, tüm sevdiğim şeyleri, büyük bir özenle koruyorsun.
Bir bakıyorsun gözlerime; rakı kadersiz kalıyor, güneş fos çıkıyor, deniz eski günlerini arıyor.
Yalnızlığın en ücra köşesinden tanıdıkları adam değilim sanki.
Garson bey sizi de boyle seven var mi?
Şindi senin resimini yapsam. Gözlerine, sözlerine kuşlar kondursam. Herhangi bir renkte sayısız neticeler bulsam. Bir duruşuna onca haller gizlesem. Sen gülsen..
Siz mutluluğun resmini yapabilir misiniz garson bey? Hayır mı; o zaman bir rakı daha getirin lütfen. Ben bir asır daha bekleyebilirim..
Geceleri bir tek yalnızlığı üşür insanın. Bir tek yalnızlığın üstünü örtemez anneler. Olanlar, bitenlerle mutluluk oyunu oynarken, yollar bildik adımlarını izlerken tanıdık ayakların, rüyalar tabirler biriktirirken sabahı mutlu kılmak maksadıyla; siz yine de üşüyorsanız geceleri; bu yalnızlığınız nedeniyledir.
Sen öyle bir sarıldınki yalnızlığıma; hani sanki yalnızlığımı benden çok severmiş gibi..
Seviyor muydun? Biliyor muydun? Yoksa sen de yalnız mıydın önceleri..
Uzakta bir ada var. Bu da kopan bir bağlantısıdır doğanın. Her tavlada bir acemi şansı gizleniyor olsa gerek, o da galibiyetidir usta olanın. Varsın üşüsün yalnızlığın garson bey, elin korkak alışmasın; koy bir kadeh daha. Ada biraz daha yakına gelsin, bir kapı daha alalım şu oyunda.
Aslen, bir tek yalnızlığını çizemez insan. Bir gün birisi çıkıp da karşısına, örtünce o yalnızlığın üstünü, üşümez olur birden; başka türlü hikayeler anlatmaya başlar sevdiği garsonuna bu meyhanenin. İşte o zaman sevdiği adalara gidesi olur, tavlalarda kapılar alası..
Güneşler doğar, denizler küser. Rakılarsa sezer bu aşkı..
Ve birisi çıkar sorar; neden bu kadar mutlusun? Bu, cevaplanamayacak bir sorudur.
Çünkü uzakta küçük bir ada vardır. Ve bu, kopan bir bağlantısıdır doğanın, bu bir acemi şansıdır."
12 Mart 2012 Pazartesi
bizim oralar derken..?
seneleeeer önce
çok gürültülü bir öğle yemeğinden başım zonklayarak kalkıp real e alıverişe gitmiştim..
düşünün o zamanlar 25 lerimdeyim :)
et reyonundayım
akşam bi iki arkadaşım gelicek kolayından et yapıyım dedim
bonfileleri alıyorum
adam "nerelisiniz" dedi
zaten kafam bi dünya olmuş gürültüden, dünyayla iletişimimi minimum seviyeye çekmeye çabalıyorum..
anlamsız bi ifadeyle adama bakmaya devam ettim
durumun garipliğini bozmak için bi noktada ben sormadan bi açıklama yapacağına güveniyodum
yaptı 1-2 saniye sonra
"yani bizim oranın insanına benziyosunuz da" dedi..
bi anda garip karikatürlere layık bi surat ifadesiyle adama "bizim oralar derken...?" demiş bulundum..
utancımdan bi anda kendime gelip bu sefer de adama ekstra ilgili davranmaya başladım ya neyse..
"... derken..?" kalıbı hayatıma da böyle girmiş oldu zaten..
neyse adam rize'liymiş..
?
benziyo muyum?
bilmiyorum, karadenizli diyince tip olarak bi burun aklıma geliyo ama öyle bi burnum da yok..
tipim benzer mi bilemiyorum ama bugün öğrendimki adım biraz alakalıymış oralarla..
ordu-giresun ağzında sınır demekmişmişmiş..
rize de oralardan saylanır mı dersiniz?
çok gürültülü bir öğle yemeğinden başım zonklayarak kalkıp real e alıverişe gitmiştim..
düşünün o zamanlar 25 lerimdeyim :)
et reyonundayım
akşam bi iki arkadaşım gelicek kolayından et yapıyım dedim
bonfileleri alıyorum
adam "nerelisiniz" dedi
zaten kafam bi dünya olmuş gürültüden, dünyayla iletişimimi minimum seviyeye çekmeye çabalıyorum..
anlamsız bi ifadeyle adama bakmaya devam ettim
durumun garipliğini bozmak için bi noktada ben sormadan bi açıklama yapacağına güveniyodum
yaptı 1-2 saniye sonra
"yani bizim oranın insanına benziyosunuz da" dedi..
bi anda garip karikatürlere layık bi surat ifadesiyle adama "bizim oralar derken...?" demiş bulundum..
utancımdan bi anda kendime gelip bu sefer de adama ekstra ilgili davranmaya başladım ya neyse..
"... derken..?" kalıbı hayatıma da böyle girmiş oldu zaten..
neyse adam rize'liymiş..
?
benziyo muyum?
bilmiyorum, karadenizli diyince tip olarak bi burun aklıma geliyo ama öyle bi burnum da yok..
tipim benzer mi bilemiyorum ama bugün öğrendimki adım biraz alakalıymış oralarla..
ordu-giresun ağzında sınır demekmişmişmiş..
rize de oralardan saylanır mı dersiniz?
6 Mart 2012 Salı
antifirizli camsuyu donar mı? donaaar..
kar yağışı biraz duruldu ankarada..
ama soğuklar bi türlü geçmiyo
geçen haftaki kar bombasında "antifiriz" li camsuyum dondu!!!
işin kötüsü henüz daha çözülemedi de!!
ben de sabahları yağan karı temizlerken kaput kağağı üzerindekileri hiiiiç ellemiyorum ki araba giderken arada bir kaput kapağından kar parçaları cama çarpıp silecek suyu etkisi yapıyor..
yoksa çok çamur sıçratan bi araba veya kamyonun arkasına geçip beklemem gerekiyo ki bu çok sıkıcı bi süreç..
ama soğuklar bi türlü geçmiyo
geçen haftaki kar bombasında "antifiriz" li camsuyum dondu!!!
işin kötüsü henüz daha çözülemedi de!!
ben de sabahları yağan karı temizlerken kaput kağağı üzerindekileri hiiiiç ellemiyorum ki araba giderken arada bir kaput kapağından kar parçaları cama çarpıp silecek suyu etkisi yapıyor..
yoksa çok çamur sıçratan bi araba veya kamyonun arkasına geçip beklemem gerekiyo ki bu çok sıkıcı bi süreç..
Kaydol:
Yorumlar (Atom)