11 Ekim 2010 Pazartesi

Altın Portakal 2010

Bu sene 47. yapılan Altın Portakal Antalya Film Festivalinin açılışı yapıldı.
Ödül geçen sene değiştirildiği için içimiz rahat..
Ellerde tutulan, tutulup büyük bir coşkuyla havalara kaldırılan garip objeler görmeyeceğiz bu sene de çok şükür..

O garip günleri hatırlatmak gibi olmasın ama..
http://skollu.blogspot.com/2008/10/altn-portakal.html

28 Eylül 2010 Salı

Savarona..

ntvmsnbc.com'daki internet haberi şöyle:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25135692/
"MUĞLA - Antalya İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, yedi ay önce yapılan bir ihbarı değerlendirdi ve teknik takip başlattı.
Operasyon için bugün düğmeye basan ekipler Antalya merkez, Belek, İstanbul ve Muğla Göcek'te demirli bulunan Savarona yatına eş zamanlı baskınlar yaptı...."

Habere göre en az 4 tane Savarona var ve bunlar Antalya merkez, Belek, İstanbul ve Göcek'te demirlemiş iken eş zamanlı baskın yapılmış..
Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...”

Martin Niemöller

1 Eylül 2010 Çarşamba

Lost in Transportation..

Bangkok'da oldukça eğlenceli ve sıradışı denebilecek vasıtalardan son derece sıradan vasıtalara kadar geniş bir ulaşım araçları yelpazesi vardı..

İlki, sıkı tutunmazsanız dönüşlerde ciddi bir yere düşme tehlikesi taşıyan tuktuk;

Bir diğeri; önceleri çete olduklarında şüphelendiğim sonra taksi olduklarını anladığım motorsiklet taksiler;

İnsanın ayağını hakikaten yerden kesen (bazı yerlerde kaldırıma inmeye bile gerek yok, duraklar arası onun içinden yürüyerek ilerliyorsun, binalara 2. katlarından giriyorsun..), metronun yeryüzüne göre simetriği sky train;

River boatlar.. long taile olanlar çoğunlukla karşıdan karşıya geçmek için kullanılıyor. (nedendir çözemedim köprü kültürüne karşı dirençli gördüm bangkok şehirciliğini..

Nehir boyunca taşımacılık için kullanılanlar..

Bizimkine göre daha mütevazı olan metrobüsler..

Bir diğeri bildiğimiz metro..

Bildiğimiz otobüs.. bizim için normal, bangkok için ilginç kısmı klimasız olması, ve hatta bazılarının camsız olması..

Bildiğimiz taksi, bilmediğiniz renklerde.. kırmızı,sarı,mor, mavi, turuncu, yeşil, ve kombinasyonları..

Not: Kullandığınız toplu taşıma aracı ne olursa olsun, her zaman ihtiyacı olanlara yer verin..

Maggi_ Just a few drops to EVERY dish..

Biraz iddialı bir söylem olmuş..

26 Ağustos 2010 Perşembe

Reklamlar..

Bazı reklam ve tabelaların yasaklanması gibi faşist bir öneride bulunmayacağım merak etmeyin, ama yapanlara veya onları yaptıranlara biraz, azıcık, küçücük kafa yorun lütfen diyeceğim..

Daha önce de değinmiştim, Turkcell'in parmak oynattığı kampanya reklamlarından birinde, benzinliğe gelen kadın Turkcell'e mesaj atıyor ve kampanya kodunu öğrenip indirimden yararlanıyordu.
Benzin istasyonlarında mobil telefon kullanmak tehlikeli ve yasak!

İstanbul'da La Maison, Ankara'da Makarna giriş yasak olan sokak başına oklu tabela koyuyorlar..

En son olarak da İş Bankası'nın Cep Bank reklamı; uçaklarda cep telefonu kullanmak yasakken, reklam sadece uçakta geçiyor?

Think twice, be wise..

13 Ağustos 2010 Cuma

Thailand Audition..

Gaziantep'teki Türkünü Söyle elemelerini kaçırmıştım ama Tayland'daki Thailand Audition get fun @Korea elemelerini kaçırmadım..
Güzel güzel izledik, kızlar çok güzel dansediyorlardı. Sonra aralarından bir tanesi bize biraz farklı geldi..
"Aaa erkek galiba, ama helal olsun bütün kızlardan daha alımlı dansediyor" dedik..
Meğer hepsi erkekmiş..
Thai'ler için saç uzatmak ve kıyafet yeterli, ne hap ne başka bişey..

O da Buda bu da Buda..

Hüseyin'in dediği gibi:

o da Buda,

bu da Buda"


Çok şey kaçırdınız..

Bugün Tayland saatiyle 10:15'te  (İstanbul saati: 06:15) FuramaXclusive lobisinde olmayanlar çok şey kaçırdı..
Ancak Bridget Jones'un başına gelecek türden bir düşüş sahnesinin baş kahramanıydım.. Yardımcı rolde ise kollarını bana doğru 140 derecelik açıyla açıp bekleyen bellboy..

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Massage in Bangkok

Evet Tayland'da masaj ucuz ve evet heryerde yapıyorlar; sokak aralarında, otellerde, kaldırımlarda, sky train istasyonlarında..

İlk deneyimimiz traditional thai massage oldu. Wat Pho'da. Çok iyiydi. Turistler çoğunlukla gittiğinden bence biraz hafif yapıyorlar ama başlangıç için olduça iyiydi. Burda insanların neden bu kadar güler yüzlü olduğunu artık daa iyi anlıyorum.

İkinci sefer için buranın yerlilerine sorduk, siz nereye gidiyorsunuz diye. Dediler yakında Health Land var oraya. Tamam, iş çıkışı gittik. Çok vaktimiz yoktu ayak masajı yaptırdık sadece. Başta biraz gıdıklandım, sonra sertleşti ama güzel bi sertlik. Health Land'den çıkarken, yürürken ayakkabı ayağımdan çıkıyordu.. Masajda ayağım küçülmüş.. Üzerinden iki gün geçti, ayakkabıda hala biraz boşluk var.

Bütün masajların ortak noktası: bitmesin, bitmesin, nooolur bitmesin..

Masajdan çıkışta tabiki yağmur başlamıştı, evet geniş bir şemsiyemiz vardı ama plaj şemsiyesi kadar değil..

8 Ağustos 2010 Pazar

Fist of Zen..



Selam gençler..


Heey, nereye gidiyorsunuz? size diyorum heyo..


İşte buldum sizi..
Napıyorsunuz burda?

Kim demiş sadece spiritual eğitim aldıklarını, bildiğin çim biçtirip, ot yolduruyorlar..

Yemek demişken..

Evet hepsi çiğ ama pişirilmek üzereler.. Kore mutfağında, teppanyaki.. Bildiğin kendin pişir kendin ye konsepti..
  not: otellerde havluyla kuğu veya kalp yapanların kalbimde hep ayrı bir yeri olmuştur. evet ben de karideslerimden kalp yaptım..

Japon mutfağında, etrafı unagiyle sarılmış somonlu sushi.. ve tabi heineken..

Evet japon yine japon mutfağı, çünkü glutensiz yemek bulmak japon mutfağında oldukça kolay. Pişirirken onu koyuyor musunuz bunu koyuyor musunuz demenize hiç gerek yok, bir çok şey zaten çiğ..
Benim etim az biraz ısıya maruz kalmıştı ama hemen yanındaki somon? not at all..
Ahtapot ile bence çiğ yemesi en zor olanıydı, kopmuyor..

Thailand

İtiraf etmeliyimki, Tayland'ın D ile yazıldığını hatırlamamız birkaç dakikamızı aldı..



Çünkü, bir önceki gece dışarı çıkmıştık..


Güzel bir Kore yemeği ve biraz Hakka'dan sonra tabi..



Ve sanırım hala ayılamamıştım..

21 Temmuz 2010 Çarşamba

'cause peeling is everything..


Antep'teki durex farklıymış..

Tipe Göre Radyo Yayını

Dün her zamanki şoför yerine başka biri bıraktı otele. Arabaya biner binmez uygun bir radyo kanalı aradı. Buldu da.. Yabancı müzik yayını yapan bir kanal bulmuştu. Tıpkı Fırat Budacı'nın hikayesindeki tipine göre radyo kanalı ayarlayan, gözlüklüye haber kanalı açan yurdum insanı hassasiyetini hissettim.
Bu yazıyı yazarken Fırat Budacı yerine defalarca Kaan Sezyum yazdım.. Sanırım Kaan Sezyum beni andı.. hayırlısı..

29 Haziran 2010 Salı

Üzerime konan kelebekler..

Bu kelebekler neden bu kadar çok?
Bugünlerde her yerde kelebekler var... Etrafımızda çırpınıp duruyorlar... Peki ama nereden çıktı bu kadar çok kelebek?
Bu soruyu İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Entomolojisi Koruma Anabilim Dalı Profesörü Tamer Öymen'e yönelttik. İşte Öymen'in yanıtı: "Bu kelebeklere özellikle meşelerin olduğu yol kenarlarında daha sıklıkla rastlamak mümkün... Birkaç günlük bir olay, sonuç olarak bitecek, birkaç gün sonra bitecek. Lymantria dispar adlı bu türün erkekleri kahverengi... Daha ziyade onlara rastlamak mümkün. Çünkü şu anda uçarak dişi arıyorlar...

Dişiler ise beyazımsıdır. Dişiler uçmazlar... Bu türün insanlara hiçbir zararı yoktur. Herkese doğanın bu gösterisini izlemesini öneririm."


Dün üstüme konan kelebekler için sanırım bir basın açıklamasını uygun görmüşler..

evet uçmuyorum, evet evet dişiyim, evet beyazımsı denebilecek, krem rengi bir elbise vardı üzerimde..

1 Haziran 2010 Salı

Every supply creates its own demand

Ford 50. yılını kutlayadursun geçenlerde bir reklamını gördüm:
"Yola çıktığımızda yol yoktu"
Bunu Say's Law ile açıklayabiliriz: Every supply creates its own demand Ford amca.

Ayrıca evet o zaman yol yoktu, şindi de sağolun fazlasıyla var. İstanbul'a 3. köprü bile yapılıyor ama kimse üzerine bir raylı sistem kondurmayı düşünemiyor Kemerburgaz'a gidiyorum. Her hafta yeni bir inşaat başlıyor, yenisi bitiyor. Kimse bu kadar hızlı büyüyen bir bölgeye raylı sistem götürmeyi düşünmüyor..

Very special thanks to automative industry..

23 Mayıs 2010 Pazar

Laz Bakkal..

...O çok rahattı.
"Seni arada görmek istiyorum" dedi bana.
Şaşırdım.
"Her gün görüyorsunuz ya," dedim.
"Öyle görmek değil," dedi o; aynı sakin sesiyle.
"Beraber bir yerlere gitmemizi, gezmemizi istiyorum...Sen benim verdiğim o sigaraları içerken neler düşünüyorsun; neler yaşıyorsun, onları bilmek istiyorum," dedi.
"Olamaz!" dedim.
Ağzımdan öyle çıktı birden.
"Niçin?" dedi o.
Bu bir soru değildi.
"Niçin olmasın?" diye devam etti...


Nazlı Eray, 31 Ekim 1980

19 Mayıs 2010 Çarşamba

A.G.T.

Geçenlerde evde tek başıma vakit geçiriyorum..
Sırtım televizyona dönük yiyecek bişeyler hazırlıyorum, televizyon açık..
Birden bir ses!!
"limonlu sırma, mandalinli sırma...."
aaa nooluyo diye bi etrafıma bakındım (zaten garip olayların vukuu bulduğu sabıkalı bi evde oturuyorum)

mandalinli sırma şokunu yeni yeni atlatmışken, şindi de otel odasında bilgisayar başında oturuyordum..
Bir ses!!
"A.G.T....A.G.T."
Neymiş, kapı gibi kapıymış.
Noluyor bu reklamlara..

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Haber mi Hedef mi?



ntvmsnbc internet sayfasında dünki anons skandalı bu şekilde yer aldı. Ancak anonsun kendisinden daha büyük bir skandal varki, o da yanlış anonsu yapan veya yapılmasında sorumlu görülen kişinin hem ismi hem fotoğrafı tüm haber kanallarının internet sitelerinde yer aldı.

Bahsettiğim sansür değil ama bu da hedef göstermek değil de nedir..

11 Mayıs 2010 Salı

Ââah.. Dany

Dany'yle ilk tanışmam 2002-03 arası bir zamana denk gelir. Bilkent Ankuva 2. kattaki kitapçıya girmiş bakınıyordum. Bir sebepten kasedini aldım o gün. Satın aldığım ilk fransızca kasetti.

Dany'yle o gün ilişkimiz ilk görüşte aşkla başlamıştı. Dün akşam buluştuk, ilk defa.

Evet ilişkimizi aceleye getirmemeye çalşıyoruz..




Ah bir Dany'm olaydı, onu hiç boşa harcamaz, ziyan etmezdim..

4 Mayıs 2010 Salı

Ezel'in kişisel not defteri..

Tek başına yaşamak zor zanaat..
Kendi kendime dakikalarca düşünüp ya da gülüp sonra da zamanın hiçliğine bıraktığım o kadar düşünce var ki..

Bu seferki Ezel'den..

Geçen hafta Ezel Serdar'la konuşuyor, elindeki kozları gösteriyor Serdar'a. Sonra evine gidiyor, oturuyor bilgisayarının başına, açıyor tertemiz bir word dokümanı.
"Serdar'a kozlarını gösterdin, rahat durmaz, hazırlıklı ol." diye kendine not yazıyor.
Orda da durmuyor. Açıyor başka bir yeni word dokümanı. Ona da "Yarın bitiyor" yazıyor ve kapatıyor.

Biri Ezel'e yanlış anlatmış bilgisayar kullanımını. Böyle giderse, her cümle için bir word açarsa, çıkamaz o işin içinden o. Ne olarak kaydettiğini göremedim ama zaten hepsine birer cümle yazdığı için word otomatik ilk cümleyi başlık yapıyordur herhalde. Dokümanı açmadan hallediyordur Ezel işini..

Hayır, mübarek sanki memento. Unutmasın diye yarın olacakları not ediyor kendine.

27 Nisan 2010 Salı

Ezel'de devamlılık hatası

Bunun adına kurgu hatası dicem ama içimden bi ses yok kurgu hatası bu değildi diyor. Hatırlamadığım için kendi kafamdan bir terim uydurıyım dedim adına da devamlılık hatası dedim. Nasıl?

Meselenin aslına gelirsek..
Dilerseniz adım adım birlikte ilerleyelim.

Ömer hapse girdi.
Ömer hapisteki yangında ölü numarası yaptı.
Ömer hapisten çıktı/kaçtı.
Ömer estetik ameliyatı oldu.
Ömer Ezel oldu.

Buraya kadar bir sorun yok herhalde..

Ömer dizide çok boy göstermese de (zaten mümkünse Ömer li kısımlar kısa tutulsun, saflığı adamı illet ediyor) çıktığı zamnalarda açık bir şekilde görülüyor kiiii

Ömer'in burnu hokka gibi.

Öte yandan Kenan İmirzalıoğlu'nda bir boy bir de burun var zaten.
Ne demiştik.. Ömer ameliyat olup Ezel oluyordu ya. Ömer'in hokka gibi burnu yerine maşallahı olan o burnu hangi kemik hangi kıkırdak ile Ezel'e kondurmuşlar acaba?

Bu arada son bölümde Tefo fazla gözükmediği için televizyon başında uyuyakalmışım. Buradan sesleniyorum: "daha çok Tefo, daha az Ömer"

23 Nisan 2010 Cuma

The Return of the King

Kralın dönüşü mutlu etmiştir beni hep. İster film ister kitap, bu üçlemenin her şekli her kısmı beni ağlatıyor.
Ben şahsen kitaplarını filmlere tercih ederim.
Herşeyden önemlisi ilk göz ağrısı.
Ayrıca Glorfindel ve Tom Bombadil var.
Galadriel korkutucu değil.
Ama Entler korkutucu.
Arwen'in yolda işlediği ak ağaç moral olur Aragorn'a.
Faramir silik değil, tam tersi abisinin aksine dirayetli ve asil.
Eowyn Aragorn'a abayı yakmamıştır, Faramire aşık olmuştur.
Bütün bunlar tercihen göz ardı edilebilir ayrıntılar ama atlanmaması gereken şeyler vardı the return of the king'de:
Sam de aslında yüzük taşıyıcısıdır. Sam seneler sonra orta dünyada yaşantısı bitmeye yakın tekrar limana gider ve bir daha geri dönmez. Batıya doğru yola çıkar. Böylece üçlemenin en önemli detaylarından biri gerçekleşir ve tüm yüzük taşıyıcıları bu dünyadan göçmüş olur.

Bunun yok sayılmasını kabul edemem.

Ayrıca kusura bakma Peter ama nerde Gondor'da günlerce süren şenlikler?
Ne oldu Legolas'a, Gimli'ye?
Denethor gerçekten de azad mı etmişti Pipin'i?
???

16 Nisan 2010 Cuma

Black Smoke..

Ölüler canlanacak diye korkuyorum.


Hayır bu lost'un adasına benzemez koskoca Avrupa, ölüsü boldur..

15 Nisan 2010 Perşembe

Boğaz'dan bir sis geçti..


Baharın gelmesinin tek kötü yanı, camlardaki kirler meydana çıkıyor..

Halil Usta..


Halil Usta'da yediğim terbiyeli küşleme ve kuşbaşı hayat boyu yediğim En iyi et top 3 listemde yerini aldı.


Bir şey içmenize gerek yok salata yetiyor.


Siz de deneyin derim.. Öğleden sonra 15:00 a kadar açık ve sadece nakit çalışır, aklınızda bulunsun..


Ve Halil Usta..

Gaziantep dolaylarından post modern bir çalışma..


FW:

Bir şey sormak istiyorum..

Behlül'ün Bihter'e attığı Gelme temalı email'ı neden forward? Subject'i FW: ile başlıyor.

Kimden forward?

14 Nisan 2010 Çarşamba

Yerini Yönünü Bilmelisin..

25 Yılın 25 Kitabı

Can Yayınları 25. yılını kutluyor.
25. yıla özel "25 yılın 25 kitabı" diye özel bir seri de çıkarmışlar.
Bir kısmını okumuştum, bir kısmını bu sefer aldım.
Nazlı Eray'ın zaman mekan tanımayan anlatımını sevmişimdir, bir rüyayı anlatır gibi. O yüzden "Kız Öpme Kuyruğu"ndan başladım okumaya.

Can Yayınları özenmiş basmış güzel güzel ciltleri.
Benden de küçük bir düzeltme:
Kapakta kitap türüne "Roman" yazmışlar
Ama aslında öykü kitabı :) zaten iç kapakta da "öykü" yazıyor.

Yeni kitaplarım yüzünden çok heyecanlıyım.


İlgilenenler için;
1.Satranç
2.Kız Öpme Kuyruğu
3.Pıtırcık- Bilinmeyen Öyküleri
4.Gülibik- Dünyanın Bütün Kedileri
5.Cahrlie'nin Çikolata Fabrikası
6.Benden Selam Söyle Anadolu'ya
7.Vanilya Kokulu Mektuplar
8.Gülün Adı
9.Sevgili
10.Otuz Beş Yaş
11.Yanılsamalar Kitabı
12.Zorba
13.Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
14.Peygamberin Son Beş Günü
15.Hayvan Çiftliği
16.Siddhartha
17.Uzak Noktalara Doğru
18.Uçurtmayı Vurmasınlar
19.Sıcak Külleri Kaldı
20.Yüzyıllık Yalnızlık
21.Gülünün Solduğu Akşam
22.Koku
23.Simyacı
24.Küçük Kara Balık- Bir Şeftali Bin Şeftali
25.Şeker Portakalı

13 Nisan 2010 Salı

Microsoft sana iki çift lafım var..

Tamam çok şık hareketlerin de var bu camiada ammavelakin artık Türkçe imla kurallarından şapkanın kaldırılmasının üzerinden yıllar geçti.
Lütfen..
Lütfen biri Bill'e iletsin.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Üniversite Adaylarına Tavsiyeler..

Bilindiği gibi geçen sene 10 yıl aradan sonra tekrar üniversite sınavına girmiştim. Tecrübelerimden bazı dersler çıkarmış ama bunları paylaşmamıştım.
Üniversite sınavına bu sene ve her sene girecek olanlara bir takım tavsiyelerim var:

1-Sınava gireceğiniz okula önceden gidin, yerini tespit edin.
Olmaz olmaz demeyin, ben yapmadım iki saat taksiyle Feriköy'ün ara sokaklarında okul aradım..

2-Sınava giderken yanınıza saat almayı unutmayın.
Olmaz olmaz demeyin, ben saat almamışım evden çıkarken. Sınav başlamadan önce gözetmene sordum kalan süreyi 15 dakikada bir veya yarım saatte bir tahtaya yazacak mısınız diye. Sadece bitmesine yarım saat kala yazıcaklarmış. Biz üniversitede halbuki 15 dakikada bir yazardık saati olmayan gençler için.

3-Sınava giderken yanınıza cüzdan almayı unutmayın.
Sınav kitapçığı sınava gelirken kimlik getirin, cep telefonu getirmeyin der. Cüzdan getirmeyin demez. Sonra eve kadar yürümek zorunda kalabilirsiniz.

4-Soruları cevaplarken dikkatli olun, kaydırmayın.
Evet gerçekten de kaydırma diye bir şey varmış. Ben yaptım valla, oluyor. Sonra bir güzel sildim düzelttim de hatta.

5-Sınav günü gelmeden en az bir deneme sınavı çözün.
Böylece sınavda kaç konu var, bir konuda kaç test var bir fikriniz olur ve benim yaptığım gibi "aa iyi de ben matematiği çözmemiş miydim yahu" demezsiniz.

Benim tavsiyelerim bunlar.
10 sene önce sınava girerken biri bu tavsiyelerde bulunacak olduğunda "e heralde" diyor, gülüp geçiyordum. Ne kadar değerli tavsiyeler olduğunu 10 sene sonra anladım.

En son olarak da sınav çıkışında gelen canlı yayın ekibinden kıvrak hareketlerle kaçın.. Bunun için çalışmaya gerek yok, kendiliğinden oluyor.

Fıkra.. Çiftimiz Fransa'dadır..

Temmuz ayında başlayan Türk Mevsiminin kapanışı için Erdoğan çiftimiz Fransa'dalardır..
Onları Versailles Sarayı önünde karşılayan Dış İşleri Bakanı esas oğlanımızın elini sıkar, esas kızımızın ile nazikçe elini öpmeye yeltenir..

Ama böyle bir nezakete alışık olamayan esas kızımız sanırım dışişleri bakanının onun elini öpüp alnına koyacağını zanneder ve "gerek yok" der..

Sonuç: Gülmedim diil ama utancımdan da kanalı değiştirdim.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Martılar..


Martıları pek sevmem.. Sahile yakın oturmamın etkisi büyük aramızdaki bu husumette.. Bir çok insan "aaa niye çok tatlılar.." diye karşılık verir genelde.
Hayır değiller.
Dışarıdan bakınca güzel gözüküyor olabilirler,
Sabahları (özellikle havalar güzelken) çıkardıkları kahkaha atan kart kadın ile can çekişen antilop arasında gidip gelen sesleri ile tatlılığın yakınından geçmezler aslında. Sanırsınız biri boğazlıyor..
Ufacık bir parça ekmek için bir diğerinin bacağını gagasıyla koparabilirler..
Vahşiler.
Kötü sesliler.
Bağırıyolar.
Tatlı falan değiller.

Peki ama neden vapurların peşinden gidiyolar?
Balıkçı teknesi sanıyorlar, tıpkı Ankara'ya kadar kamyonları takip ettikleri gibi vapurları da takip ediyorlar.
Vapuru takip edenler yine şanslı; vapurdan atılan ekmek/simit parçalarını yiyorlar.
Ankara'ya gidenler mamak çöplüğüyle yetiniyor..

Peki ama neden vapurların peşinden gidiyolar?
Çünkü sevimsiz oldukları kadar aptallar da.

31 Mart 2010 Çarşamba

Bodrum..

Biraz geç oldu ama güzeldi..







Aksilikler sadece uçağı kaçırmamla kalmadı..

17 Mart 2010 Çarşamba

İşte yeni spor ayakkabım..



http://www.youtube.com/watch?v=XIzW_c19MmY&feature=player_embedded

bu arada, bu html olarak yükleme işini kendi kendime akıl etmiş olmam kendime bir hayranlık yarattı bende..

16 Mart 2010 Salı

Tefo'cuyum Ezelden


Zeytin

American Airlines, 1987 yılında menülerinden sadece 2 adet zeytin çıkararak 40 bin dolar kar etmiş..

Bundan seneler önce Uludağ'da Ptt misafirhanesinde kalırken zeytin hakkımız 3'tü. 4. ekstraya giriyordu. Bir bildikleri varmış.. 4.ler de bedava olsaydı, çok daha ucuza kapatırdı türk telekom..

1 Mart 2010 Pazartesi

The Hunting Party

Karaciç Srebrenitsa soykırım değil dicekmiş..

Benim için en iyi Richard Gere filmi hayır Pretty Woman değil. The Hunting Party.. Trajikomik bi wanted hikayesi..

Hawai Mobese Kayıtlarından..

Deprem nehrin yönünü değiştirdi

Şili'deki depremin ardından tsunami beklenen Havai'de bir nehrin, okyanustan gelen baskıyla yön değiştirmesi saniye saniye kaydedildi.

bkz. http://www.ntvmsnbc.com/id/25063655/

Return of the Jedi.. or the King?

Gandalf'ın da dediği gibi Dark Lord'un yok edilmesinde onun da zamanı gelicekti..
Gollum gibi Vader da üzerine düşeni yaptı..

Ama Vader'ı hakkı Vader'a..
Gollum bilinçsiz kahramanlığına karşı Vader bunu kendi seçti..
Mükafatı da son sahnede Anakin'e çakılan bir selam oldu..

22 Şubat 2010 Pazartesi

Allah sonunu benzetmesin

Garibim Luke'un da kaderi babasınınkine çekmiş..
Onun da kolu kopuverdi..
Allah sonunu benzetmesin..

15 Şubat 2010 Pazartesi

Teşekkürler..

Teşekkürler..

Sevgili Babama, Ablam Zeynep'e ve adını bildiğim bilmediğim üniversite arkadaşlarıma..

4 işlem hala en zor task benim için şu hayatta.. Hiç abakusle vakit geçirmemiş olamamdan mı yoksa ilkokulda çarpım tablosuna başlıcağımız gün hasta numarası yapıp evde kalmam sonucu doğru düzgün bir başlangıcı hiç yapamamış olamam mı sebep bilinmez..

Ama işte bu nedenle 4 işlem yapan cihazların değerini küçüklüğümden beri iyi bilirim ben..

İlk olarak babam beni hesap makinesi öncesi evrelere ait bir cetvelle tanıştırdı. Bu sizin anladığınız "kerat cetveli"ndeki mecazi cetvellerden değil. Bildiğiniz cetvel, üzerinde yatay olarak hareket eden bir parçası, içinde ayrı hareket halınde başka bir parçasıyla çarpma işlemi yapmaya yarayan ingilizcesi "slide rule" olan bir alet..

İlk öğrencilik yıllarım biraz bu cetvelin yardımı, biraz eğlence, biraz da vaziyetleme ile geçti.
Daha sonraları vaziyetlerken kulak dolgunluğu olduğunu ve ortaokul, lisede aslında çarpım tablosunu biraz biraz aklımda tutabildiğimi farkettım.

Üniversite.. Önceleri Zeynep'in hesap makinesini ara ara kullanmaya başladım, daha sonra sınıftan eşten dosttan bulduğum makinelerle üniversiteyi de bitirdim..

Ve işte bugün.. Hayatımda ilk defa bir hesap makinesi satın aldım..

Herkese teşekkürler..

11 Şubat 2010 Perşembe

Global network sitelerinin bilinçaltımdaki yansımaları..

Küçükken annemler şehir dışına gittiğinde istisnasız gördüğüm bir rüya vardı:
Kapı çalar, kapıya yönelirim, tam kapıyı açarken içimden "kapı deliğinden de bakmadım ama.. neyse" der kapyı açarım. Bi adam beni iterek içeri bir adım atar. Rüya da orda biter.

Geçen gün rüyamda ise bi'şey yazıyodum, ayrı yazılması gereken "de"yi birleşik yazıyorum, hatamın da farkındayım ama yine "neyse" diyip geçiyorum.

Herkes bir anda farkediyor..

Şindi düşününce geçenlerde rüyamda Diego'nun asıldığını görmem bile daha az garip geliyor..

1 Şubat 2010 Pazartesi

Benim Yalnız ve Kibar Ülkem..

Karşıdan karşıya geçen yayaya yol veririm..
Adam kibardır ya, kabul etmez
- geçinin
- hayır siz geçin.. ?

Sokakta iki araba burun buruna gelmişiz, 2 metre ileriden sağa dönücem, sinyalim yanıyor..
Karşıdaki kadın sürücü: "3 araba var arkamda, geri git" der. Ama onun farkedemediğini diğerleri farketmiştir..
Arkasındaki arabalar o 2 metre geri gitsin diye, 10 metre gerisinde bekliyodur zaten..

26 Ocak 2010 Salı

Sızı..

Kış kar yağınca güzel,

Bu kadar güzel geçen bi haftasonu,
Hala ara ara kar yağıyor,
Güneş de açtı..
Bi huzur ama aynı zamanda bir de huzursuzluk..

Neden Neye Kime bu özlem demiş, iyi demiş Sezen..

23 Ocak 2010 Cumartesi

Günaydın..

Cumartesi sabahı 09:30 Hüs'ün telefonundan aranıyorum..
Telaşlanıyorum, dün annem Efe'nin ateşlendiğini söylemişti..
Açıyorum, arayan Ayşe..
Diyorum, uyuyodum Ayşe telaşlanıp açtım. "Yok" diyo "telaşlanıcak bişey yok Efe daha iyi. Ama iyi uyumuyo taklidi yapıyomuşsun" ile başlayan 10 dakikalık konuşmamız Ayşe'nin "Hadi sana iyi uykular" dilekleriyle kapanıyor..
10 dakikadır telefonda konuşuyoruz ne uykusu!!!
Kapatıyorum telefonu, tam uykuya dalar gibiyim, bi ses.
Yeni komşum en sevdiğim seslerden birini hatta en sevdiğim şarkılardan birini dinliyor..
Dean Martin, Memories Are Made Of This..
Ama bi saniye..
Ses komşudan gelmiyo, İPodum beni bu şarkıyla uyandırmak istemiş..

http://skollu.blogspot.com/2010/01/3-secenek-agr-bast-sanrm.html

22 Ocak 2010 Cuma

Rachel Yoğurtlu

Reklamda rocco yoğurtlu yiyen (emen) kız notebook'taki Rachel McAdams'a (sherlock holmes'un da gönlünü kaptırdığı hanfendüü) ne kadar benziyo..



Evet resimler küçük oldu, idare edin..

21 Ocak 2010 Perşembe

En büyük Türkiye.. ??

Avustralya Açıkta "En büyük Türkiye" nidaları eşliğinde hızını alamayan T.C. vatandaşları üzerine bir de meşale yakmışlar..


Ünzile..

Kızlarını önce ineğe, sonra paraya sattılar!

http://www.ntvmsnbc.com/id/25046953/

20 Ocak 2010 Çarşamba

Gurur Anı..

Keşifleriminden birinin daha haklı gururunu yaşıyorum.. Robert Downey Jr. bu defa da Sherlock Holmes olarak adeta kalesinde devleşti..

Diğer keşiflerim mi? George Clooney, Milo Ventimiglia, Robbie Williams şu an sadece aklıma gelenler..

19 Ocak 2010 Salı

Yuppie..

CD'den de izlerim tv'den de.. hem de bitirir, tekrar tekrar izlerim..
5. sezon How I Met Your Mother 20 0cak çarşamba günü cnbc-e'de başlıyoooooooor..

Bunu Biliyor muydunuz..

Bunu Biliyor muydunuz köşesinde bu hafta:
Dexter'ın başrol oyuncusu bizati Dexter'ın kendisini canladıran Michael C. Hall'un dizide kardeşini canlandıran Jennifer Carpenter ile evli olduğunu biliyor muydunuz?

Bu arada Michael C. Hall'a lenf kanseri teşhisi konulmuş..