31 Ocak 2009 Cumartesi

Konuş be Viggo

Bu adama herşey yakışıyor. Sarı saç, siyah saç; mafya, kral; çıplak, kaftanlı...
Ama en çok da anlamadığım dillerde kısık sesiyle konuşması.. Daha çekici olamaz heralde.
Eastern Promises'da rusça, Lord of the Rings'de Elf dilinde, Hidalgo'da da Kızılderili dilinde...
Konuş be Viggo.
Elfçesine mi vuruldum, kitabı okurken mi vurulmuştum bu Aragon'a hatırlayamıyorum artık, ama oğlum olursa adını Aragon koymaya bayaa kararlıydım.

23 Ocak 2009 Cuma

Homer Simpson Ruhu

Tasinmadan önce ev-is-ev arasi arabada CNN Turk radyo dinlerdim. Haber basliklarini okurdu nefesini ve vurgusunu bi türlü ayarlayamayan Orkun Yazgan'la Zeyna'ya benzeyen kiz. (tipini radyodan çikarmadim, tv'de de görmüslügüm var). Haberlerde gülücek de üzerine yorum yapicak da bayaa biseyler çikardi. Sindi yürüyerek gidip geldigim için dinleyemiyorum, ama iste tam da eksikligini hissettigim bugün yokus asagi inerken bir balkonda Homer Simpson'in kafasi seklinde yikanmis bir çift terlik gördüm. Tam hafif bir tebessüm edicekken yaninda asili olan güresçi mayosu modunda askili erkek fanilalarini gördüm..
Işte Homer Simpson ruhu budur!
Aksam hala asili olursa fotografini çekmeyi denicem..

21 Ocak 2009 Çarşamba

Başlıyorum

Sikayet etmek yok. Tabi ki de hayatta hersey pürüzsüz ilerlemiyor. Bazilari daha kolay, bazilari daha zor oluyor. Tamam bazilari sans eseri denebilecek kadar içimize sinerek de oluyor olabilir. Ama sahip oldugumuz hersey de kolay olanlar olmuyor. Eli tasin altina koymak gerekiyor.. Koyucam da, zor da olsa yapicaz naapalim..

Ileride neyin mutlu edicegini düsünerek yasamaya çalistigim evreyi kapatma karari almistim. Iste uygulamak için bir firsat. Ileriyi düsünerek isleri ertelemek de yok. Ikisini ayni anda yapabirim. Ertelemek ya da birini seçmeyi baklemek sadece sorunu büyütüyor.

Baslamak bitirmenin yarisiymis... Ankara'ya gidicem. Tez Izleme Komitesi olusturup, tez çalismasina basliyorum artik.

HEROES

BU OKUYACAKLARINIZ TAMAMEN BIR SPOILER'DIR, uyarmadı demeyin

Finaller her zaman zordur. Filmlerde de zordur ama filmi karanlik bir salonda bi dolu insanla max 1 ara vererek izlersiniz. Öyle ya da böyle havaya girersiniz. Çogunda aslinda sonunda sasirtmaniza bile gerek yoktur izleyicileri, onlar zaten tahmin etmis olurlar zaman zaman. Ve bu onlari hayal kirikligina ugratmaya da bilir, hatta bilmis olmanin hakli gururunu bile yasarlar.
Ama diziler öyle mi? Diziler haftalarca mesgul eder kafalari, her bölümde yeni birsey çikar, yeni senaryolar yazarsin kafandan. Hele ki merak uyandiran, bilinmezleri olan bi konusu varsa, her bölüm daha iyi bir sezon finalinin vaadi olmalidir. Ama ironik olarak her geçen sezon da daha vasat bir ultimate finalin habercisi oluyor.

Şindi gelelim Heroes 3. sezon finaline; Herseye tamam dedik, son bölüme kadar geldik. Ama son bölümde mideler buruldu biraz. Sylar'in kimlik bunalimindan bahsetmiyorum bile. Insanin anasi kimse kim ulan, katil misin degil misin? Hayir düsününce aslinda çok üzülüyorum garibime. Daha sezonun basinda Peter gelecege gittiginde Sylar'in evine gidiyor, o orda mutlu mesut, bebesiyle takiliyo, Peter'i hala kardesi saniyor. Ama one of the butterflies Peter had step on Sylar'in hayatini baya bi kaydiriyo sonralari:) Ama o bile bi yere kadar bebe ölünce Sylar yine bildigimiz aradigimiz Sylar.
Benim olayim bu degil ama. Haitian hikayede silinmeye yüz tutmus Peter ile Arthur'un yanina geldiginde, ilk basta hersey iyi Arthur etkisiz. Sonra kapi arkasindan Sylar çikinca ikisinin gücü elemana fazla geliyor. O da hakli, tut tut nereye kadar. Ama isin ilginci, Haitian sadece Artur'u engelleyebiliyor sonuç olarak. Ikisi fazla geldi dayanamiyorum diyip yigilmiyor, ya da ikisi fazla geldi ikisinin de birazini yapabiliyorum da demiyor.
Nasil olabilir bu? Anca Sylar daha güçlü, Haitian'i alt ettidiyebiliriz. Ama Artur yapamadi. Teorik olarak bu dogru degil. Çünkü yalan dedektörünü saymazsak Peter Sylar'dan daha fazla güce sahip. Yalan dedektörü de Haitian'a meydan okumada Sylar'a biseyler katmamistir diye düşünüyorum.
Heroes bizim bitanemiz, soğumak istemiyoruz diyenler için ikinci bir olasilikla geliyorum bu sefer; Arthur, Peter'in bütün güçlerini aldi okayto, ama biliyosunuz ki güçleri kontrol etmek diye baska bir olayimiz var hadi diyelim Artur bu noktada tomburdadi.
Son bir nokta daha var akillara takilan: Haitian Arthur'un yeteneklerini bloke etmis durumdayken Syalr Peter'in tetigine bastigi domdom kursununu önce durdurup sonra alninin ortasina kondurdu. E haliyle Haitian sayesinde Artur knock out. Peki bu Hatian gittikten sonra bu mermiyi pirt diye girdigi gibi geri çikartmasi gerekmiyor mu bu bünyenin? Hayir öyle olduysa, sonraki sezonlarda arkadasimiz tekrar aramiza katilcaksa bu sayede o zaman sira en içten sorucagim soruya geliyor, hatta yakaris: E be hero'lar elinizde adami öldürmek için sans varken niye yarim birakirsiniz isi? Biz ögrendik adamin dirilecegini siz daha ögrenemediniz mi? Hayir bi de bu hatayi yapan iki zibidinin de healing yetenegi var. Biri biliyosa bu ikisi bilmeli.
Naaparsin.. Bir yerden veren allah bir yerden aliyor. Yetenek desen gani ama kafa tin tin..
Bir de son bi dilek: Biri su Sylar'a anasi danasi kimse söylesin de bitsin garibimin çilesi!

13 Ocak 2009 Salı

Zaman

Zaman.. hiç yetmiyo.
Yapıcak tonla iş var hala.
Daha elimde avucumda kalan son dizi olan nip tuck'ı da bitirmem lazım.
Bi yandan How I met your mother'a sıfırdan başlıcak olmanın heyecanı.
Everybody Loves Raymond'a tekrar başlamak da fena olmaz..
Ah bi de Angel'ın final bölümünü izleyebilsem şu ahir ömrümde daha ne istiyim..

Aslında yazıya başlarken aklımda hiç diziler yoktu. Eve gidip hazırlıcağım powerpointler, okuycağım dokümanlar...

Dizilerden bahsetmek gerçekten de daha iyi bi fikirmiş..
Ya daa..

7 Ocak 2009 Çarşamba

Savaş vs..

Yani basimizda bir savas süregiderken haliyle gündemimizi bu savas sekillendiriyor büyük ölçüde. Durumu yorumlarken ne diyoruz? "insanlik disi", "insan olmaktan utan duyulacak seyler", "canilik", "gaddarlik" ... gerisini siz de getirebilirsiniz. Ancak unutmamaliyiz dünyanin birçok yerinde insanlar silahlarin gölgesinde, açligin pençesinde, salgin hastaliklar ve bebek ölümlerini hayatin bir parçasi olarak kabullenmis halde yasiyor. Bunlar da vahset, canilik, gaddarlik tanimina giriyor kanimca. Ama yapmak her zaman daha zor olmustur konusmaktan, elestirmekten yapma demekten ve tabi ki hiçbir sey yapmamaktan. Oralarda da çocuklar ölüyor, oralarda da insanlar tibbi malzemelerden, gidadan mahrum birakiliyor, sebepsiz öldürülüyor. Bu canilik dursun diye çaba sarfetmek tabi ki de Israil'e dur demekten daha zor.

Filistin- Israil_ Amerika konusuna gelirsek, Obama'nin ne birsey yapacagi ne de birsey degistirecegi var. Amerika'nin Israil'e karsi tutumu her zaman aynidir. Israil=Ortadogu'daki Amerika. Obama herhangi birsey yapmicak olsa da, Obama'nin gelisiyle islerin degisecegini de düsünüyorum. Neden? Amerika ve Israil masaya oturmus, Obama resmen devletin basina geçene kadar, topal ördegimiz Bush döneminde Israil'in ne yapicaksa yapsin diye anlasmislardir. Hepimiz görücez ki, Clinton dönemi kadar olmasa da Obama dönemi de Amerikan tarihinin pürüzsüz dönemlerinden biri olucaktir, öyle tasarlanmistir. (Peki bu dönem nasil biticek? Bence yine yeni bir sorunlu dönem takip edicektir bunu Obama'nin basina biseyler gelmesiyle baslayan bir sorunlu dönem olabilir. Neyse daha bunlara cok var..)

Bizim basbakanimizin adeta bir militanmis gibi yaptigi açiklamalara gelirsek, meger bütün bu asabiyetin sebebi Ramallah sinirinda konvoyunun yarim saat bekletilmesiymis. Zaman herseyin ilaci bir kere daha gördük, gün geçtikçe siniri yatisiyor bizimkinin artik devlet yönetiyoruz bakkal isletmiyoruz demeye falan baslamis. Hoş bir temenni..

6 Ocak 2009 Salı

Çeviri demişken, İsrail-Filistin

Çeviri demişken son günlerde dikkatimi çeken birşeyi daha ekliyeyim dedim..

Son günlerde yine yeni yeniden patlak veren İsrail-Filistin savaşı ile ilgili olarak, haber bültenlerinin hepsi sanki ağız birliği etmişcesine, Hamas'tan bahsederken tek bir ifade kullanıyorlar.

"Terör Örgütü Hamas"

Burada neredeyse ezelden beri süregelmiş İsrail-Filistin anlaşmazlığını masaya yatıracak değilim. Buna bir kitap yazsan bile yeterli olucağını sanmam. Ancak ortada değinmek istediğim bir gerçek var. Hamas Filistin Kurtuluş Örgütüne muhalif olarak faaliyet gösteren bir terör örgütü olmuç olabilir. Ancak, şu an Filistin hükümetinin başında Hamas vardır. Bu olanlar İsrail devleti ile topraklarındaki terör örgütü arasındaki çatışmalardan ibaret değildir. Bu iki devlet arasındaki bir savaştır. Yöntemleri farklı olan iki devlet arasındaki bir savaştır.

Durumu bu şekilde ifade etmeyip Hamas'ı sadece terör örgütü olarak adlandırmanın iki nedeni olabilir; ilki Filistin Devletinin meşruluğunu sorgulamadan kafalardan silmeyi amaçlıyor olabilirler. İkincisi ise Dünya basını çeviri çılgınlığına düşmüş olabilir ve Amerikan basınından birebir çeviri yapmaktadırlar, ki zaten İsrail ezelden beridir Ortadoğudaki Amerika olmuştur. Hangisi iyi bilemiyorum ama benim kanımca burada kimin haklı olduğundan bağımsız olarak gizli bir ajanda ya da yapılan bir yanlış var.

Kimin haklı olduğuna gelince cevap olarak başka bir çeviriden yararlanıcam: Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan?

Atla Deve vs Rocket Science

Hayatımız çeviri oldu. Bütün yarışma programları, diziler, bizi eğleyecek herşey çeviri artık. Flash tv de olmasa bize ait elde avuçta hiçbirşey kalmıcak yakında..

Son olarak rastladığım çeviri, yol kenarlarındaki ışıklı reklam panolarında Eti'nin yeni bi ürünü vardı sanırım. Adı cismi aklımda değil ama yazan şey şu: Aya Roket Göndermiyoruz. Benzeri bir anlatım için "Roket Bilimi Değil ya" ile de karşılaşmış olabilirsiniz.
Tamamen çeviri kültürünün ürünü olan bu deyişin aslı "it's not rocket science" olarak kullanılır ki gördüğünüz gibi birebir çeviridir. Peki bu deyişin türkçe meali nedir?

"Atla Deve Değil ya"

Roket bilimi bundan yıllar once amerikalı arkadaşlarımızın hayatına girmiş ama onun komplike bişeyler olduğunu sezmişler. Bizde ise birer varlık timsali olan at ile deveyi almanın komplike olduğu düşünülmüş. İşin acı yanı o zamandan bu zamana kadar bunu güncelliycek bir değerimiz olmamış hayatlarımızda..

2 Ocak 2009 Cuma

Yeni Yıl ve Blogum

Yeni yılda blogumda daha fazla sosyal içerikli başlıklara yer vermek, blogumun bu konuların rahatlıkla tartışılabildiği bir ortam olmasını diliyorum.

Diliyorum ki yeni yılda takipçilerim blogumu sadece sağ alt köşesinde yer alan, takip edilen blogların güncellenme sıralaması için değil, yazılarım sebebiyle de beni tercih etsinler.

Blogumla ilgili yıllık performance plan'imin metric goals kısmına gelmek gerekirse, önümüzdeki 1 yıl içerisinde blogumu takip edenlerin sayısının günde 200 kişi olmasını hedefliyorum. Ufak bir 4 işlem ile ayda 6000 kişi dersek belki bi ufak reklam alma konusunda umut vaat eden sayfalar arasında yer alabilirim. (gördüğünüz gibi son derece mertric öğeler içeriyor, 200, 6000,4, 1 ay ve 1 gün)

Evimin koridoruna grafiti yaptırmak istiyorum, bunun için buradan açık ilan veriyorum. Grafiti sanatçısı tanıdığınız var mı? Bu insanlar nasıl bulunur? Olay tamamen onlara mı bırakılır yoksa bi konsept belirlemesi yapabilir miyiz?

Ayrıca dış bükey bir ayna istiyorum biraz büyükcene.

Transition period

Yeni yıl yoğun bir gündemle başladı.
  • Yeni yıla sarkan sodexo ticket'ları zaiyat yaşanmadan tüketildi.
  • Büyük ikramiye olmasa da 'bi bok çıkmaz' diyenlerin suratında bir şamar gibi patlayan 100 YTL'lik ikramiyeyi kazandım. (Gerçi bilet yarım olduğu için 50 oldu ama etki aynı etki)
  • İ. Melih Gökçek resmen AKP Ankara B.B. Başkan adayı. Konuyla ilgili en beğendiğim başlık: Aynı bendende can gibiyiz.
  • İTO ticaret lisesinin İSO binasının altında dükkan açmasıyla aralarındaki rekabet iyice kızıştı.
  • Tabi aramızdan ayrılanlar da oldu: Miriam Makeba, Afrika'nın sesi, Mandela'nın dava arkadaşı; 'No Woman No Cry' şarkısının söz yazarı, sadece nakaratı dinleyen milyonları büyük bir ikilemin ortasına sürüklmiş Vincent Ford ise Bob Marley'in.
Gerçi yakın tarihimiz bu 'sadece nakarat dinleme' hadiseleriyle doludur, alın size sadece bir örnek daha: çocuk şarkısı olarak algılanagelmiş son derece içli sözleri olan iki Barış Manço şarkısı: Domattes Biber Patlıcan ve Arkadaşım Eşşek. (iki tane oldu zarar gelmez, maksat ziyan olmasın)

Hadise demişken; TRT yeni yıl kutlamalarında Hadise'yi çıkarttı, yeni eurovision şarkısıyla. Şarkı hakkında pek bi yorumum yok ama kıyafet tam bir fiyasko. Beyaz bir spor sütyeni altına yırtık kot. Bu ne ya? 90'lı yılların başlarında spor salonlarının soyunma odalarında çokça görebileceğiniz bir görüntü olmaktan öteye gidemeyecek birşeydi taki TRT'nin muhteşem vizyonu anılarda yer etmemesi çok normal olan bu görüntüyü tarihin tozlu raflarından çıkarıncaya dek.